24 Ekim 2019 Perşembe

NOGAYLARIN ETNOGENEZİNE DAİR BAZI MESELELER




















NOGAYLARIN ETNOGENEZİNE DAİR BAZI MESELELER


Yazan: Ramazan KEREYTOV Türkçeye Çeviren: Doç. Dr. Hakan KIRIMLI


Nogay halkının etnik tarihi, somut kabile soyları etnonimlerine istinat ettirilmektedir. Nogayların teşekkülü, eski Türk kabilelerine (VI.-VIII. yüzyıllar), Peçenek (IX.-XI. yüzyıllar) ve Kıpçak ya da Kuman (XI.-XIII. yüzyıllar) birliklerine dahil kabilelere, Altın Orda’ya (XII .-XV. yüzyıllar) ve Nogay Ordası’na (XIV.-XVI. yüzyıllar) dayanır.
Nogay Ordası karmaşık bir devlet birliği olup, bu varlığın siyasî tarihi mevcut bir dizi incelemelere rağmen bir bütün olarak ortaya çıkarılmış değildir. Bir çok bilim adamının görüşüne göre, Nogay Ordası tabiri Han Nogay’ın ismine izafeten verilmiştir. Her ne kadar bu hususta farklı görüşler olsa da, bu açıklamayı yapanlar muhtemelen haklıdırlar. Bu hususta, hiç bir şekilde bir katiyet iddiasında bulunmaksızın, kendi mütalâamı serdetmeyi gerekli görüyorum.

Nogay Ordası’nın, XIV. yüzyılın sonları ile XV. yüzyılın başlarında Mangıt yurdu temelinde ortaya çıktığı biliniyor. O dönemde buraları Edigey’in hakimiyeti altındaydı. Bu Orda’ya adını verdiği iddia edilen Han Nogay ise 1300 yılında ölmüştür. Yani Orda’nın adının ortaya çıkışıyla bu ismi taşıyan şahıs arasında 100 yıllık bir zaman farkı vardır. Burada şu sual gündeme gelmektedir: Eğer Orda Han Nogay’a izafeten adlandırılmışsa, niye bizzat onun yaşadığı dönemde Nogay Ordası adı kullanılmamıştır? Kaldı ki daha XIII. yüzyılda “Nogay Tatarları” tabiri ile karşılaşılmaktadır. Meselâ, N. İ. Veselovskiy şöyle yazmaktadır: “Macaristan’ın işlenmiş olan tarihinde 1285 yılında Tatarlara dair pek az şey bildirilmektedir: ‘… o zamana kadar ülke acıklı ve âciz bir vaziyetteydi; 1285 yılında Oldamur Kuman (Kıpçak) ve Nogay Tatar [vurgu bana aittir, Ramazan Kereytov] gürûhlarıyla memlekete saldırmışlar, büyük tahribata sebep olmuşlar, Peşte’ye kadar sokulmuşlar ve geldikleri gibi serbestçe geri dönüp gidebilmişlerdir.’”1 “Nogay Tatarları” tabiri daha o zaman mevcut idiyse, neden “Nogay’’ etnoniminin XVI. yüzyılın başlarında ortaya çıktığı kabul edilmektedir? Bunun üzerinde düşünmek gerekir.


Bir başka paralel soru da akla gelmektedir. Halklar totemlere izafeten adlandırılmış değiller midir? “Nogay” etnoniminin kendisi bir totem ismi olabilirdi Nogayların ataları, yani eski Türkler tarafından daha V. yüzyılda kullandıkları “Nogay” totemi biliniyor olabilirdi.2  “Nogay” kelimesinin Moğol dilinden tercümesi “köpek” şeklindedir. Bu söz, bunu duyanları şaşırtmamalı veya gücendirmemelidir. Mesele şudur ki, eski halklar, hususan da Nogayların eski komşuları olan halklar arasında, halkı toteme göre adlandırmak daha o zamanlar biliniyordu. Ünlü araştırmacı Lev Nikolayeviç Gıımilyov’un yazdığına göre, bir çok halklar “soylarının ilk atasını şu veya bu hayvan ile adlandırırlardı. Şu cümleden, Tibetliler soylarının erkek bir maymun ile dişi bir rakşasadan (orman cini), Moğollar bir bozkurt ile dişi geyikten. Telesler aynı şekilde kurttan ve Hun öncesi Şanyu’dan, Türkler ise Huan prensi ile dişi bir kurttan türediklerine inanırlardı. 3 Bu arada şunu kaydetmek gerekir ki, Buryatlar kurdu gök köpeği olarak kabul ederlerdi4 “Başkurt” etnonimi hakkında geniş bir literatür mevcuttur.
1986’da Nukus’da Davlen Aytmuratov’un “Türk etnonimleri” konulu ilginç bir araştırması yayınlandı ki, yazar diğer etnonimler arasında “Nogay” etnonimini de incelemektedir. Bazı noktaların çelişmesine rağmen, yazarın mütalâasıyla hemfikir olmamak mümkün değildir. Bilhassa, diğer fikirleri de belirten bu yazar, “Nogay” etnoniminin totem kökenine dair fikri geçerli görmektedir.


Akademi üyesi V. M. Jirmunskiy haklı olarak “etnik açıdan Nogayların, Kıpçak bozkırlarının diğer göçebeleri gibi, daha eski Türk ve Moğol göçebe kabilelerinin parçalarından teşekkül ettiklerini” kabul etmektedir.5 Nogay halkı arasında çağdaş kabile ve uruğ isimlerinin mevcudiyeti adı geçen yazarın fikrini teyid etmektedir. Ancak, burada onun “Kıpçak bozkırlarının halkları” ibaresini vurgulamış olduğuna dikkat etmek doğru olur. “Kıpçak bozkırları“ tabiriyle İrtiş nehrinden Tuna nehrine kadar muazzam bir sahayı düşünmek gerekir ki, burada Çokan Velihanov’a göre bu bölgede daha XI. asırda Kapçaklar yerleşmiş ve bu tarihten itibaren “Deşt-ı Kıpçak” ismi ortaya çıkmıştır.Altın Orda’nın hissesine düşen bu çok geniş arazi üzerinde daha sonra onun parçalanmasıyla Nogay Ordası doğmuştur. Nogay halkının karmaşık olan teşekkül süreci de bu Nogay Ordası’nda gerçekleşmiştir. S. A. Pletneva’nın araştırmalarına göre, Nogay Ordası esasen, XIII. yüzyıl ortalarında Altın Orda terkibine dahil edilmiş olan Kıpçak ahaliden meydana geliyordu.7 İşte muhtelif kabilelerin birbirleriyle karışmaları da bu Altın Orda devrinde vuku bulmuştur.Altın Orda’nın dağılmasından sonra, onun terkibine dahil olan kavim ve kabileler çeşitli halkların teşekkülünde rol aldılar. “Bu sürecin neticesinde”, diye yazıyor G. A. Fyodorov-Davıdov, “Moğol öncesi kabilelerin Batı’da ‘Tatarlar’, Doğu’da ‘Özbekler’, ‘Kazaklar’ ve ‘Nogaylar’ haline dönüşümleri gerçekleşti.’’8 Altın Orda’nın kaderinde Kıpçakların muazzam bir rol oynadıklarını unutmamak gerekir. El-ömerî’nin sözlerini hatırlayalım: “… onlar (Tatarlar) Kıpçaklarla karıştılar ve akraba oldular; ülke onların (Tatarların) tabiî ve ırkî niteliklerine galebe çaldı ve Tatarlar bütünüyle Kıpçaklaştılar.”9 M. G. Safargaliyev’in araştırmalarına göre, Altın Orda’dan ayrılan Nogay Ordası “XV.-XVI. yüzyıllarda … Altın Orda’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan Tatar devletleri içinde nüfus itibarıyla en kalabalık ve en güçlü olanlarından biriydi.”10 Geniş Nogay Ordası’nda, bir zamanlar Cengiz Han’ın istilâ politikasında fethedilmiş ve ona katılmış hemen hemen bütün kabile ve soyların temsilcileri bulunmaktaydı. Araştırmaların gösterdiğine göre, Nogay Ordası’nın etnik terkibi çoğunlukla Kırgızların, Kazakların, Özbeklerin, Başkurtların, İdil Tatarlarının, Karakalpakların, Altaylıların, Kırım Tatarlarının ve diğerlerinin teşekkülünde yer almış kabile ve soylardan meydana gelmiştir. Kırgız halkının tarihini araştıran S. M. Abramzon şöyle yazıyor: “Kuzey Kafkasya’daki Nogayların kabile isimlerinden onlarcası Kırgızlar arasında da mevcuttur: Nayman, Kontrat, Katagan, Uygur, Kıtay ve başkaları.”11 Etnonimlerin ve soy isimlerinin ortaklığına Başkurtlar ve Nogaylar arasında da rastlanır ki, R. G. Kuzeyev’in verilerine göre, Başkurtların bazı alt kabileleri “Nogay Yurmat, Nogay Kıpçak ve Nogay Burcan” adını taşımaktadır.12  Benzer verilerle Kazak, Karakalpak, Tatar ve diğer halkların âlimlerinin eserlerinde de karşılaşmak mümkündür.

Nogay Ordası’nın çöküşü ve bu Orda’ya dahil olan kabile ve soyların dağılımı meselesi M. G. Safârgaliyev, V. M. Jirmunskiy ve son zamanlarda V. V. Koçekayev tarafından yeteri kadar teferruatıyla araştırılmıştır. Kuzey Kafkasya’daki Nogayların etnik yapısı ve Nogayların yerleşimleri hususunda ise N. G. Volkova’nın çalışması vardır. Bu bakımdan, bizim bu makaledeki daha mütevazı olan gayemiz, Nogayların etnogenezi belirli müşahhas kabile ve soylara dayandığına göre, halkın hem geçmişteki, hem de bugünkü yerleşim yerlerinde bunların vasıflarını sunmaktan ibarettir.


Nogay halkının teşekkülünde pek çok kabile ve soyun mensupları iş. tırak etmişlerdir: Uysun, Kıpçak, Nayman, Kereyit, As, Kıtay, Durmen Koñırat, Nukus, Keneges, Tama, Mangıt, Bıdrak, Borlak, Kanglı, Kobek Bayis, Saray, Kongur, Majar, Mıng, Korkıt, Baydar, Bulgar, Şiciut, Uygur, Seyit, Koban, Abaz, Kırgız, Türkmen, Kalmık, Kumuk ve diğerleri. Arşiv ve saha verilerine istinaden, bunlardan bir kısmının vasıflarını kısaca onaya koymaya çalışacağız.


Nüfusça çoklukları itibarıyla, ilk sıraya Kıpçaklara mensup olanları koymak galiba daha doğru olur. Kaynakların gösterdiği üzere, eğer soy isimlerine göre hüküm verecek olursak, bunlar hem batı hem de doğu Kapçaklarına mensupturlar. Elbette ki, bu da esaslı bir araştırmayı gerektirmektedir. V. V. Vinogradov Kuzey Kafkasya’daki Nogayların terkibine “erken ortaçağın sonlarındaki” Kıpçakların doğrudan torunlarının girdiğini söyler ve ilk olarak bugünkü Kislovodsk civarında üslenen ve XIII. asırdan itibaren Kafkasya’da bilinen Borganları da bunlara dahil eder. 13

Merkezî Askerî Tarih Arşivi, Stavropol Krayı Devlet Arşivi ve Krasnodar Krayı Devlet Arşivi’ndeki belgelerden yola çıkarak, XIX. yüzyılın başlarında Karadeniz’in kuzey kıyılarındaki Nogayların terkibine şu Kıpçak sülâleleri girmekteydi: Tezgençekli, Kurama, Kıpçak, Kazankulak, Şir, Ayuvçu, Butum, Kudur, Otekay, Buyrabas, Kurama Kıpçak, Boşum Kıpçak. Kuzeybatı Hazar boyunda da şu Kıpçak sülâleleri vardı: Kostamgalı Kıpçak, Kıtay Kıpşak, Otekaylı Kıpşak, Kazankulak Kıpşak, Kıpız Kıpçak, Ormanşı Kıpşak, Şabaylı Kıpşak ve Yagılbaylı Kıpşak. Görüldüğü gibi, bazı sülâle isimleriyle Nogayların yaşadıkları her iki bölgede de karşılaşılmaktadır. Bunun yanında, bütün bu sülâlelerin, şimdiki zamanda da olduğu gibi, eskiden de soylarını gösteren amblemleri, yani tamgaları vardı. Bu sülâle isimleri ve tamgalar, Nogayların pek çok başka halklarla ve bilhassa da Orta Asya, Sibirya, İdil (Volga) boyu ve Uralların halklarıyla olan etnik yakınlığını teyid etmektedirler.

“Kıpçak” etnonimi ile birlikte, çeşitli kaynaklarda “Kanglı” etnonimiyle de sık sık karşılaşılır. Aristov’a göre, “Kanglı boyu ve onunla yakın akraba olan yahut ondan neşet etmiş olan Kıpçaklar, Türkmenler, Nogaylar, İdil boyu Tatarları, Başkurtlar ve diğerleri gibi güneybatı Türk halklarının teşekkülünde aslî Türk unsurunu teşkil etmişlerdir.14 Bu etnonim bütün çağdaş Nogaylar arasında gayet yaygın olup, Kuban Nogayları arasında bu kabileye mensup olanlar Kangliyev soyadını taşımaktadırlar. Hemen hemen bütün Kanglılar kabile tamgalarını hatırlamakta ve kullanmaktadırlar. Kanglı kabilesi terkibinde şu soylar bulunmaktaydı: Urminçi, Aşlıkşı, Irgaklı, Akulhoca, Kaşudar, Akseyit, Dogusay, Biskekli, Kayastı ve diğerleri. Araştırmalar göstermektedir ki, “Sarmatlarla birlikte, kısmen Fin-Ugor kabileleri Kanglılar Peçenek birliği terkibine dahildiler”.15 Bu fikre katılan R. G. Kuzeyev şöyle yazmaktadır: “Kanglıların Peçeneklerle etnik devamlılığı … bir delillerle teyid edilmektedir. Etnonimlerin (Kanşı Kangar) genel kökünün yanısıra, ortaçağ Peçeneklerinin tamgalarının … muhtelif halkların terkibinde yer alan Kanglı kabilelerinin tamgalarıyla aynı tipte oldukları biliniyor. ”16 “Kang” kökünden gelen etnonim Yakutlar, Kazaklar, Özbekler, Karakalpaklar, Kırgızlar ve Kırım Tatarları arasında yaygındır. Evvelce belirttiğim gibi, buna Nogaylar arasında da çok rastlanır. Hiç şüphesiz, Nogay halkının etnogenezine eski Uysunların da iştiraki olmuştur. Bu hususta şu anda bile Nogaylar atasında “Uysun” etnoniminin muhafaza edilmiş olması böyle bir hükme varmamızı mümkün kılmaktadır. Şurasını kaydetmek gerekir ki, Akademi üyesi Wilhelm Barthold, Uysunların bir halk olarak daha V. asır ortalarında tarih sahnesinden kayboldukları ve onların isimlerinin yalnızca Kazaklar arasında kaldığını tahmin ediyordu.17 Arşiv verileri, XIX. yüzyılda Nogaylar arasında Uysun kabilelerine mensup şu soyların bulunduğunu göstermektedirler: Altıkoja Uysun, Balgalı Uysun, Emenek Uysun, Karatora Uysun, Toklay Uysun, Trakay Uysun. Muhafaza edilebilmiş tamgaların mukayesesi, bunların Nogayların bütün etnik gruplarında özdeş olduğunu göstermektedir. Ayrıca bir çok âlimin çalışmalarında Kazaklarda, Kırgızlarda ve Özbeklerde “Uysun” etnoniminin mevcudiyetine işaret edilmektedir.

Nogaylar arasında “Nayman” etnonimi de yaygınlığı itibarıyla “Kıpçak” etnoniminden geri kalmaz. Kendileriyle birlikte Cengiz Han’ın imparatorluğuna Uygur alfabesini esas alan yazıyı getiren Naymanlar, Altın Orda’nın çöküşünden sonra muhtelif kabile ve soylardan oluşan bir çok halkın terkibinde görüldüler. Nogay Ordası’na dahil olan Naymanlar, kendi alt kabile ve soy farklılıklarını muhafaza ettiler. Nogayların henüz kabile ve soy esasına göre yerleştikleri ve yaşadıkları XIX. asra ait belgelerde bu hususta bilgi vardır: Karnalık, Uskübe, Kotan, Bakay ulu, Kamışberden, Şurşa, Kelaul, Kadraş, Kazan Acı, Kazan ulu, Moynapa, Baganalı, Tarak, Ergenek, Nayman Kires, Ongar Nayman ve diğerleri. Hemen bütün Nogaylar arasındaki Nayman kabilesi mensuplarının tamgalarının, Kazaklarda, Kırgızlar ve Özbekler arasındakilerle özdeş olduğunu kaydetmek gerekir. Aşağı İdil boyu Nogayları arasında Bagana Nayman tamgası mevcuttur ki, bununla Dağıstan’daki Nogay rayonunun Terekli Mektep köyünde ve Stavropol krayının Neftekum rayonunun Kayasula köyünde de kar-şıiaşmaktayu. Yine Aşağı İdil boyu Nogayları arasında görülen Şokuş Nayman tamgasıyla da Astrahan oblastındaki Seyitovka köyünde ve Kuban’daki İkon Halk köyünde karşılaşılmaktadır. Sözü edilen bu tamgalar akraba halklarda da karşımıza çıkmaktadır: Kazaklarda “Baganalı”, Özbeklerde “Bulgaçı” ve Kırgızlarda “Bağış Nayman”. Nayman kabilesi mensupları bugünkü Tataristan’da yaşayan Tatarlar arasında da yerleşmişlerdir. Nitekim Tataristan’da, Başkurtlar arasında Naymanovo köyü vardır. Bu bakımdan Nayman kabilesi örneği ünlü Sovyet Başkurt âlimi R. G. Kuzeyev’in tesbitinin haklılığını göstermektedir: “… aynı etnonimlere değişik yerlerde rastgeiinmesi göstermektedir ki, bütün bu kabileler Türk halklarının yaklaşık bin yıllık bir müddet zarfında Altaylardan Karadeniz’e kadarki son derece geniş bir sahada cereyan eden muazzam ölçekteki etnogenez sürecine iştirak etmişlerdir.”18 Nayman kabilesine mensup olanlarla Litvanya’da da karşılaşılmaktadır. Onlar Azak Denizi kıyılarında yaşamakta olan Nogaylar arasındayken, daha XIII.-XIV. yüzyıllarda Litvanya’ya gelmişler ve Litvanya Tatarları hakkında bir makale yazan L. N. Çerenkov Nyamijis şehrinde “… yerli Tatarlardan ailelerden birinin Naymanlara mensup olduğunu duymuş”tur. 19 Kaynaklar bizlere, “Nayman” etnonimi ile birlikte daima “Kereyit” etnonimine dair bilgileri de sunmaktadır. Bunu anlamak mümkündür, zira Naymanların devletinin mevcudiyeti bilindiği gibi, Kereyitlerin de bir devleti olmuştu. XI. yüzyılda Kereyitler Gobi Çölü’nün doğu kesimlerine göçerek “bir hanın liderliğinde büyük bir birlik kurdular. Kuzeybatıda Kereyitler Selenga bölgesini hakimiyetleri altında bulunduran Merkitlerle sınırdaş idiler. Nihayet, Tanut Ola sıradağlarının güneyinde, Uygurların etkisini hisseden Naymanların arazisi bulunmaktaydı”. 20 XIII. yüzyılın başlarına kadar Kereyitler, kuzeyde Selenga’nın yukarı kesimlerinden, doğuda Huanhe’nin dirseğine kadar, batıda Hangay dağlarından doğuda Buyır Nor ve Halhin Gol’a kadar uzanan bölgede yaşamaktaydılar. Kereyitler pek çok halkın teşekkülünde yer almışlar ve bu bakımdan tabiatıyla “Kereyit” etnonimi de muhtelif şekillerde telâffuz edilmiş ve yazılmıştır: “Kirey, Kereyit, Kerey ve Kereyt”. Bunun muhtelif eti-molojizasyonları da görüldüğü gibi buradan kaynaklanmaktadır. Ancak, bu farklılıkların yanında, ortak “Aşamaylı” ve “Tozanay” tamgaları günümüze kadar muhafaza olunmuştur. Kereyit soyunu teşkil eden kabileleri izleyecek olursak, bunlara Nogayların yaşadığı hemen heryerde tesadüf edebiliriz: Tolkancı Kirey, Kurçi Kirey, Tozanay Kirey, Beşaran Kirey, Altıayak Kirey ve Aşamay Kirey. “Kereyit” etnonimine Altaylılar, Başkurtlar, Karakalpaklar ve Kalmuklar arasında da rastlanır. Bununla birlikte, bu hususta herhalde en fâzla yakınlık, hem ortak tamgalar hem de ortak isimlerde görüldüğü üzere, Nogaylar ve Kazaklar arasında müşahede edilir. Bu durum, sadece daha XII. yüzyılda Kereyitlerin bir kısmının hâlen Kazakların yaşamakta olduğu yerlere gitmeleriyle değil, ayrıca Nogay Ordası’nın dağılması zamanında Nogayların, Akademi üyesi V. M. Jirmunskiy’nin yazdığı gibi, Kazakların Kiçi Cüz’ü terkibine “kaydadeğer ölçüde girmeleri” ve onların Kiçi Cüz ile “bütün XV. ve XVI. yüzyıllar boyunca en sıkı temaslarda olmaları”21 ile izah edilebilir. Nogayların etnogenezinde mühim yer tutan bir diğer unsur da, bir dizi soya ve onların isim ve tamgalarına sahip olan, kadim Kongırat yahut Kongırar (Nogay telâffuzuyla, Koñırat) kabilesidir. Kongırat kabilesinin adı ilk olarak XII. yüzyılda zikredilmiştir. Moğolların meşhur tarihi olan “Altan Tobçi”de şunları okuyoruz: “Temuçin dokuz yaşına geldiğinde onu Hongirat’ kabilesinden on yaşında bir kızla sözlendirdiler ve kızın ailesinde yaşamak üzere bıraktılar.”22 Küçük yaştaki sözlünün bir müddet için dünürlerin yanında bırakılması eski bir âdetti. Cengiz Han’ın ilk karısı olacak olan Burte Fucin adlı bu kızdan ünlü tarihçi Reşıdeddin de bahsetmektedir. Konkurat kabilesinden olan bu kadından Cuci Han doğmuştur.23 XIII asırda. Cengiz Han ordularının yayılmacılığına karşı pek çok kabileler birleşmişlerdi bu kabileler arasında Kongıratlar da vardı. Ancak XIII asrın başlarında daha disiplinli olan Cengiz Han’ın orduları, terkibinde Kongıratlardan başka Katagan, Durmen, Taycivut, Kuralas, Salcivut ve diğer kabilelere mensup olanların da bulunduğu birleşik orduları yendi. Böylelikle, fatih Cengiz Han’ın yörüngesine bir kabile dahil edilmiş ve anayurdundan sürülmeye maruz bırakılmış oldu. Altın Orda’nın dağılması üzerine teşekkül eden Nogay Ordasının terkibine Kongırat kabilesine mensup olanlar da girdiler. Kongıratlar, Özbeklerin, Kazakların, Karakalpakların ve Kırgızların terkiplerine de dahil olmuşlardır. Bu halkların teşekkülünde muhtelif kabilelere mensup olanların yer alması hususu, birbirlerine akraba etnosların halk ağız yaratıcılığı örnekleriyle de teyid edilmektedir. A. Avezov, “… Yer Sayın, Kamber, Alpamış, Yer Kosay, Törehan, Telagıs, Kubıgül ve diğerleri hakkındaki epik şiirler, Kıpçak, Nogay soylarının ve kabilelerinin ortak kökenlerini yansıtmaktadır” demektedir.24 Bundan başka, “… kahramanlık eposlarının muhtelif varyantlarında akraba Türk halklarının tarihinde Konratların oynadığı büyük rolden bahsedilmektedir” diyen S. M. Mukanov da haklıdır.25 Nogaylar arasındaki Kongırat kabilesi mensupları, Nogayların yayıldıkları her yerde bulunmuşlardır. Yazılı kaynaklar “Kongırat” etnoniminin yazılışını bir miktar değiştirmişlerdir. Meselâ, XIX. yüzyılda Kuban Nogaylarına ait elçilik işlerinde bu isim “Kumrat”, “Kovrat” şeklinde yazılıyordu. XVII. ve XIX. yüzyıllar arasında, Kuzey Karadeniz kıyısı Nogaylarına dair belgelerde “Taşkazan Konrat”, “Taşlı Konrat”, “Algazı Konrat”, “Elgen Konrat”, “Aksürü Konrat”, “Tatiş Konrat” ve Aşağı İdil-boyu Nogaylarınınkilerde de “Kongırat” şeklinde kullanıma rastlanıyordu. Arşiv belgelerindeki bu farklı yazılışlar, Nogay telâffuzunda “Kongırat” şeklinde olan kelimenin o devirdeki kâtipler tarafından tahrif edilmesi yahut Rus imlâsına göre bu şeklin verilmesi neticesinde ortaya çıkmış olmalıdır. Günümüzde bazı kabile mensuplarının nesilden nesile intikal etmiş tamgaları (damgaları) vardır. Bunlardan birisi Kazaklardaki “bosaga” tamgası ile tamamıyla özdeştir. İkon Halk avulunda (köyünde) Kongırat kabilesinin şu alt bölümleri tesbit edilmiştir. Uzınaydar Koñırat, Yavgaytar Koñırat, Şagır Koñırat, Kañı Koñırat, Kanjıgalı Koñırat ve Karaşullı Koñırat. Nogay etnonimlerinde “Kongur” etnonimi mevcuttur ki, bunu “Kongurat” sözü ile özdeşleştirmek esassız değildir. Meselâ, Ziynetullah Ş. Nevşirvanov [Nuşirvan] “Konguroğlu kabilesinin ‘Kongurat’ etnonimiyle özdeş olduğunu tahmin ediyoruz, zira sondaki ‘at’ sözü Moğollardakı çoğul ekidir” diye yazmaktadır.26 Nogaylarda “Kongır” ve “Kongırat” etnonimlerine aynı anda tesadüf edilmektedir ki, bu da her iki etnonimin de birbirinden bağımsız olarak mevcut olduğu neticesine götürmektedir. Bundan başka, Nogaylardaki “Kongur” etnoniminin bir Peçenek kabilesi olan “Kangar ‘dan türemiş olduğu da söylenebilir.27 Bu da, söz konusu etnonimin “Kongırat” değil, “Kanglı” etnonimi ile yakınlığı bulunduğu neticesini çıkarmamıza yol açabilir. Kanglılar da Peçenek birliğine dahildiler. Neftekum rayonu Nogayları arasında Kongur kabilesi mensupları olup, 1897 nüfus sayımında Nogay bozkırlarındaki Nogaylar arasında “Kongur” adını taşıyan bir avul tesbit edilmişti.28 Vesikalarda bir çok zaman “Kongırat” etnonimi ile birlikte “Katagan” etnoniminin de anıldığı görülmektedir. Her iki kabilenin de tamgaları karşılaştırıldığında bunların benzer oldukları müşahede ediliyor. Katagan kabilesi mensuplarıyla XIX. yüzyılda Kuzey Karadeniz boyu Nogayları arasında karşılaşılmaktaydı. Onların Rusya İmparatorluğu sınırları dışına çıkmalarından sonraki hayatları hakkında literatürde bilgi bulunmamaktadır. Günümüzde Kamgan kabilesi mensuplarına Kuban Nogayları ve ayrıca Kaşkaderya ve Zerefşan havzasındaki Özbekler ve Kırgızlar arasında rastlanmaktadır. Nogayların etnogenezinde Mangıt kabilesi mensupları da belli yer işgal etmektedirler. Cengiz Han devrinde Moğol kabilelerinin cebren birleştirilmesi sırasında Mangıtlar buna karşı çıkmışlardı. Bununla birlikte, Cengiz Han’ın neticede bu kabileyi kendisine boyun eğdirdiği ve Mangıtların Aral denizi civarına yerleştirildikleri biliniyor. Mangıt yurdunun burada teşkil olunduğu ve daha sonra Nogay Ordası olarak isimlendirildiği kabul ediliyor. Erken dönemde “bir halk ismi olarak Nogay sözüyle önceleri yalnızca Rus kaynaklarında karşılaşılmaktaydı; Şark kaynaklarında ise Nogay diye Mangıtları adlandırmaktaydılar”. 29 Kazan kroniğinde şunları okumaktayız: “Evvelce Mangıt olarak adlandırılanlara Nogay denildi. “30 K. V Bazileviç, “Mangıtlar en eski ve en fazla kollara ayrılmış soylardan biri olup, ona mensup olanların Altın Orda’da, Kırım’da ve Nogaylar arasında ‘mümtaz mevkileri’ vardı ve Moskova’da da buna tamamen riayet edilirdi” diye yazmaktadır.31 Mangıtlar Nogaylar arasında çok çeşitli bölgelerde yerleşmişlerdir. XVIII. yüzyılın sonlarında Kuban Nogayları arasındaki Mangıtlarla Küçük ve Büyük Zelençuk ırmağı boyunda ve Laba ırmağı ağzında rastgelmek mümkündü. N. G. Volkova’nın araştırmalarına göre, 1822 yılında Mangıtlar Nogay generali Mengli Geray’ın başında bulunduğu jandarma dairesinde Kuma, Sablı, Kalaus ırmakları boyunda ve başka yerlerde yaşamaktaydılar 32 XIX. yüzyılda Aşağı İdilboyu Nogayları arasında Mangıtlar da vardı ve “Hojetayevka ve Seyitovka’da yaşamakta olup her iki köyde de erkek nüfus 1200 olarak tahmin edilmektedir; tamgaları ‘şömüş’rür (yani kepçe)”. 33 Mangıt kabilesi mensupları Özbeklerin teşekkülünde de yer almışlardır. “Mangıt” etnonimiyle Yakutlar34 ve hattâ Macaristan’daki Kıpçaklar arasında da karşılaşılmaktadır. Günümüzde Mangıt kabilesi mensupları Nogay bozkırlarındaki Nogaylar arasında ve Aşağı İdilboyu’nda kalmışlardır. Nogayların etnogenezine As kabilesi de doğrudan iştirak etmiştir. Nogayların doğrudan ataları arasında “As” etnonimini ilk tesbit edenler arasında XIII. yüzyılda onları “Alanlar veya Aslar” olarak adlandıran Plano Carpini ve Rubruck bulunmaktadır.35 “As” ve “az” esasına dayanan etnonimler Kırgızlar, Altaylılar, Başkurtlar, Balkarlar ve Karaçaylar arasında muhafaza olunmuştur. Nogaylarda eskiden beri As kabilesi bir takım soylara ayrılmaktadır: Dergüllü As, Çomüşlü As, Tartuvlu As, Şotok As, Kultas, Kara As, As, Ak As, Şömüşlü As, Körlüklü As. Bu soylar günümüzde de Nogaylar arasında mevcut olup, muhtelif yerlere dağılmışlardır. Nogay halkının teşekkülüne iştiraki itibarıyla Kıtay kabilesinin de belirli bir mevkii vardır. Nikolay A. Baskakov 1930’lu yıllarda bu etnonimi tesbit etmişti: “Nogayların terkibine Kıtay soyu da girmektedir”.36 “Kıtay” etnonimi 732 tarihine ait kadim Türk [Göktürk] abidelerinde zikredilmektedir.37 Tarih ve etnografya literatüründe yaygın bir görüş, Kıtay (veya Katay) soyunun çıkışını Karakıtaylara yahut Kidanlara bağlamaktadır. Kidanlar ise, araştırmaların gösterdiğine göre, Moğol kökenlidirler.38 Nogaylarda mevcut olan “Kıtay” etnonimini bugünkü Kıtaylarla yani Çinlilerle ilişkilendirmek mümkün değildir. Zira Nogaylar, Çinlilere “Kıtay” adını değil öteden beri “Şın” adını vermektedirler. Karakıtaylar ve onların daha erken dönemde gelmiş soydaşları mahallî halk ile karışarak Türkleştiler. Kaşgarlı Mahmud Karakıtayların XI. asırda vuku bulan ve yeteri kadar derin olmakla birlikte henüz bütünüyle tamamlanmamış olan Türkleşme sürecini açık bir şekilde yansıtmaktadır: “Hıtayların ayrı bir dili ve yazısı vardır. Onlar Türk dilini tam mânâsıyla bilmezler.”39 Anlaşıldığı kadarıyla, Kıtaylar ve Naymanlar birlikte yaşamaktaydılar ve aralarında etno-kültürel bağlar mevcuttu. R. G. Kuteyev’e göre, “Naymanlar ve Kıtaylar akraba kabile teşekkülleridir”.40 XIX. asırda Nogaylar arasında, Karakıtay, Kıtay, Meçetli Kıtay, Oykıtay. Orta Kıtay ve başkaları gibi Kıtay soyları bulunmaktaydı. Kıtaykabilesi mensuplarıyla Özbekler, Kazaklar, Başkurtlar, Kırgızlar ve Karakalpaklar arasında da karşılaşılmakta olup, kendilerine mahsus iki tamgaları vardır. Bunlardan biri olan “şomüş” (kepçe), Karakalpakların Kıtay tamgasıyla özdeştir. Nogay etnonimlerinde, “Bayata”, “Bayteke”, “Baydar”, “Bayis” ve “Baybais” gibi “bay” sözünden gelen etnonimlerin de önemli bir mevkii vardır. Hepsinde “bay” ibaresi bulunduğu için bu etnonimlerin ve bu adları taşıyanların aynı kökenden oldukları neticesine varmak pek doğru olmaz. Bununla birlikte, bu ayrıntıyı gözardı etmek de mümkün değildir. Nogayların etnogenezinin başlangıcında ortaya çıkan yukarıda zikrettiğimiz bu etnonimlerle günümüzdeki bütün Nogay gruplarında karşılaşılmaktadır. “Bayata” etnoniminin kökenleri Oğuzlara uzanmakatdır. Hiva Hanı Ebülgazi Bahadır Han Oğuzlar arasında “Bayat” adlı bir kabilenin mevcut olduğunu zikretmektedir.41 “Bayata” etnonimi “Baydar” etnonimi ile ahenklidir. Bir çok araştırmacı haklı olarak “Bayandur”, “Baydar’ ve “Bayat” etnonimlerinin birbirleriyle ilişkili olduğunu belirtmişlerdir. R. G. Kuzeyev, “Bu karşılaştırmanın doğruluğu, geç orta çağda Moğollar arasında “Baydar” soy isminin mevcudiyetiyle teyit edilmektedir” diyor.42 “Baylar-Baydar” kabilesinin etnik kökünün, Türk-Moğot boylarının Merkezî Asya’da ve Altaylar’da yaşadıkları ve Orta Asya üzerinden Doğu Avrupa’ya doğru Batı’ya kitle halinde göç ettikleri dönemdeki Türk-Moğol muhitinde bulunduğu sanılmaktadır. “Baylar-Baydar” etnonimiyle bilhassa Türk dilli pek çok halkta karşılaşmak mümkündür. Başkurtlarda, Özbeklerde ve Kazaklarda bu etnonim mevcut okluğu gibi, Oyratların terkibinde “Bayat” kabilesi vardır. Moğollar arasında da XVII. yüzyılda “Baydar” etnonimi bilinmekteydi. Lev Nikolayeviç Gumilyov’un araştırmalarına göre, “Bayis” ve “Bayteke” etnonimleri daha IV.-V. asırlarda mevcuttu. Bu kabileler Selenga nehri vadisinde yaşıyorlardı.“” “Bayis”, “Baybais” (bu çok muhtemelen “Bayis”den gelmektedir) ve “Baydar” etnonimleri Kuban Nogayları arasında yaygınken, “Bayata” ve “Bayteke” kuzey-batı Hazarboyu Nogaylarında görülmektedir. Bayislerin beş ayrı çeşit, Bayata ve Baydarların da birer çeşit tamgaları vardır. Mevcudiyeti tarihî olarak tesbit edilmiş ve hakkındaki bilgiler Nogay halk ağız yaratıcılığına da aksetmiş olan bir kabile de Köbeklerdir. “Köbek” etnonimi Kuban Nogayları arasında yaygındır. Nikolay A. Baskakov, Rus vekayinamelerinde bahsi geçen Kıpçak başbuğu Kobyak’ın (1170-1186) isminin “Kopek” yahut “Kobek” sözünden geldiği görüşündedir.44 “Kırk Nogay Kahramanı” dizisinden “Koplandı Batır” destanı, D. M. Şahmurzayev’in bulgularına göre, XVI.-XVI1. yüzyıldaki olayları yansıtmakta olup, asıl kahraman Koplandı “Köbekli” kabilesine mensuptur.45 Arşiv belgeleri, XIX. yüzyılın ortalarında Kuban nehri kenarında Kubekovskiy adında tamamen Nogaylara ait bir avulun mevcudiyetini teyid etmektedir.46 Köbek kabilesi mensupları günümüzde büyük ölçüde Kuban Nogayları arasında yaşamakta olup, iki tamgaları vardır, Köbek kabilesi mensuplarına Nogayların yanısıra, Türkmenler ve Altaylılar arasında da rastlanılmaktadır. Karaçaylarda da Kubekov soyadı vardır. Nogayların etnogenezinde Tama kabilesinin de yeri vardır. “Tama” etnonimi yalnızca arşiv vesikalarında değil, Nogay folklorunda da saklanmıştır. “Şora Batır” [Çora Batır] destanının kahramanı iftiharla Tama kabilesinden olduğunu söylemektedir “Asılımdı sorasañ, Nökis oğlu Tamaman.” Skalkovskiy’nin bulgularına göre, “Burlak Tama, Açamaylı Tama, Caga Tama, Taşlı Tama” gibi isimler taşıyan avullar vardı.47 Kazaklar, Özbekler ve Sibir Tatarları arasında da Tama kabilesi mensupları vardır. Nogay etnogenezinde yer alan bir diğer kabile de Silcigutlardır. Nogaylarda “Çicugut”, “Şijiut” ve “Çijuvıt” gibi etnonimler mevcuttur. Bunlar aslında tarihî “Silcigut” etnoniminin farklı şekilleridir. Bu etnonimin Tayciut etnonimiyle doğrudan ilişkisi vardır. Reşideddin Salciutlardan söz ederken,48 Lubsan Danzan Taycigutları zikretmektedir.49 Nogayların etnogenezine Peçenek ittifakına bağlı kabilelerin de iştirak ettiğine dair delilimiz de, Nogay etnonimleri arasında “Macar” etnoniminin bulunmasıdır. Aslında bu hususta âlimler arasında görüş birliği yoktur. N. G. Volkova buna dayanak olarak Kuzey Kafkasya’da Macarı isminde bir kasabanın mevcut oluşunu göstermektedir.50 Mantıklı olan bu görüşe katılmayan V. P. Kobıçev şöyle yazıyor: Macarlar Bulgar kabileleri terkibine girdikleri dönemde Kuzey Kafkasya önlerinde yaşamaktaydılar”.51 N. Semyonov, “Macar” etnoniminin XIX. yüzyılda bilhassa Kuzey Kafkasya önlerindeki Nogaylar tarafından kullanıldığını kaydetmektedir. 52 Bununla birlikte, X. asırda Atil (Nogayların Edil olarak adlandırdıkları Volga nehri, R.K.) ve Teyhi (Don nehri olduğu anlaşılıyor) nehirleri arasında Peçeneklere komşu olarak yaşayan Majar kabilesinden o yüzyılda Bizans İmparatoru Konstantinos Porfırogenitos da söz etmektedir.53 XIX. asırda Bodrak kabilesi de oldukça kalabalıktı. Kuban Nogayları ansında bu kabileye mensup olanlar ve onların ahfadı hâlen Bodrakov soyadını taşımaktadırlar.54 Kuzey Karadeniz boyunda ve kuzey-batı Hazar boyunda “Bodrak” sözüyle Nogaylar arasında etnonim olarak ve ayrıca toponim (yer ismi) şeklinde karşılaşılmaktadır. Nogay halkının teşekkülünde yeri olan “Bodrak” etnonimi günümüzde Başkurtlar, Kazaklar, Özbekler ve Türkmenler arasında da mevcuttur. Farklı halkların (meselâ Başkurtların ve Nogayların) bir parçası olarak yaşayan Bodrak kabilesi mensuplarının tamgaları da birbirine benzemektedir.55 Kadim Kitab-ı Dede Korkut dan bilinen isimler de Nogaylar arasında etnonim ve toponim şeklinde görülmektedir. Kurmanali Abdülov kendisinin Dede Korkut’un soyundan geldiğini ve avulunun yakın geçmişte Korkut adını taşıdığını söylemektedir. Bu avul şimdiki Stavropol krayı Neftekum rayonunda bulunmaktaydı. Bunların kendi tamgaları da bulunmaktadır.  

* Rusçadan Türkçeye çevirdiğimiz bu makalenin aslı Karaçay-Çerkes Muhtar Cumhuriyeti’nin başşehri Çerkessk [Battalpaşinsk – Battal Paşa] şehrinde yayınlanan Polovetskaya Luna dergisi no.:l (1992)’de 24.-37. sayfalar arasında derc olunmuştur (Çevirenin notu).

1 N. İ. Veselovskiy, Han iz temnikov Zolotoy Ordı Nogay i yego vremya (Petrograd, 1922), s. 34.
N. Ya. Biçurin, Sobranie svedeniy o narodah, obitavşih v Sredney Azii v drevnie vremena.
Cilt:I (Moskova-Leningrad, 1950), s. 196.
Lev N. Gumilyov, Drevnie Türki (Moskova, 1967), s. 22.
4 T.M. Mihaylov, İz istorii buryatskogo şamanizma (Novosibirsk, 1980), s. 74.
5 V. M Jimunskiy.Türkskiygeroiçeskiy epos (Leningrad, 1974), s.41.
6 Çokan Valihanov, İzbrannıe proizvedeniya (Moskova, 1986), s. 368.
7 S. A. Pletneva, Koçevniki srednevckovya (Moskova, 1982), s. 140. 8 G. A. Fyodorov-Davıdov, Koçevniki Vostoçnoy Yevropı pod vlastyu zolotoordınskih hanov (Moskova, 1966), s. 25. 9 V. G. Tiesenhausen, Sbornik materialov otnosyaşçihsya k istorii Zolotoy Ordı Cilt: II (Mos-kova-Leningrad, 1941), s. 235. 10 M. G. Safargaliyev, “Nogayskaya Orda vo vtoroy polovine XVI veka”, Sbornik nauçnıh rabot (Saransk, 1949), s. 32. 11 S. M. Abramzon, Kirgizı i ih etnogenetiçeskie i istoriko-kulturnıe svyazi (Leningrad. 1971), s. 66.
12 R. G, Kuzeyev, Proishojdeniya Başkirskogo naroda (Moskova, 1974), s. 487.
13 V. V. Vinogradov, Vremya, Godı, Lyudi (Groznıy, 1980), s. 53.
14 N. A. Aristov, “Zametki ob etniçeskom sostave türkskih plemen i narodnostey i svedeniya ob ih çislennosti”, Jivaya Starina, Kısım: III ve IV (1896), s. 445.
15 S. A. Pletneva, “Peçenegi, Türki i Polovtsı”, Materialı i issledovaniya po arheologii SSSR, No.: 62, s. 162. 16 R. G. Kuzeyev, Proishojdeniya başkirskogo naroda (Moskova, 1974), s. 358.
17 V. V. Barthold, Soçineniya, Cilt: II, Kısım: I (Moskova, 1963), s. 30.
18 R. G. Kuzeyev, ‘Kratkiy oçerk etniçeskoy istorii” , Arheologiya i etnografiya Başkirii, Cilt: V(Ufa, 1973), s. 53
19 L. N. Çerenkov, “İz etniçeskoy istorii litovskih tatar”, Geografıya i kultura etnografiçeskih grupp v SSSR (Moskova, 1983), s. 68.
20 M. V. Kryukov – V. V. Malyavkin – M. V. Sofronov, Etniçeskaya istoriya kitaytsev na rubeje srednevekovya i novogo vremeni (Moskova, 1987), s. 66.
21 V.M. Jirmunskiy, Türskiy geroiçeskiy epos, s. 392. 22 Danzan Lubsan. Altan Tobçi (“Zolotoe skazanie”). Moğolcadan çeviren, mukaddime, yorum ve haşiyeler yazan N P. Şastina (Moskova, 1973), s. 59. 23 Ş. Sandat. ‘Obrazovanie yedinogo mongolskogo gosudartsva i Çingishan”, Tataro-mongolı V Azii i Yevrope (Moskova, 1977), s. 27. 24 İstoriya Kazahskoy SSR Cilt I (Alma Ata. 1937), a. 206 25 M S Mukanov, Etniçeskiy sostav i rasselenie kazahov Srednego Juza (Alma Ata, 1974), s. 63.
26 Ziynetullah Ş. Nevşirvanov [Nuşirvan], “Predvaritelnıe zametki o plemennom sostave türkskih narodnostey, prebıvavşih na yuge Rusi i v Krımu”, İzvestiya Tavriçeskago Obşçcsva lstorii, Arheologii i Etnografıi, Cilt: III (60.) (Akmescit, 1929), s. 83. 27 Konstantin Bagryanorodnıy, “Ob upravlenii gosudaıstvom”, Izvestiya Vizantiyskih Pisateley. Izvestiya Gosudarstvennoy Akademii Istorii Materialnoy Kulturı, Cilt: 91 (Moskova-Leningrad, 1934), s. 17 28 Dağıstan MSSC Merkezî Devlet Arşivi (Tsentralnıy Gosudarstvennıy Arhiv Dagestanskoy ASSR), f. 355, op. 1, yed. hr. 20,1. 1.3.
29 V V. Barthold. Soçineniya, Cilt V (Moskova, 1968), s. 143. 30 Polnoe sobranie russkih letopisey, Cilt: XIX, s. 8. 31 K. V. Bazileviç, Vneşnyaya politika russkogo tsentralizovannogo gosudarstva. 2-ya polovina XV veka (Moskova, 1952) ss. 181-182. 32 N. G. Volkova, Etniçeskiy sostav naseleniya Severnogo Kavkaza v XVIII-naçale XX vv (Moskova, 1974), ss. 86, 91. 33 Pavel Nebolsin. ’İnorodtsı Astrahanskoy gubernii. Zametki o kundrovskih tatarah”, VİRGO, Kısım: II (Sankt Petersburg, 1851), s. 6.
34 V. V. Barthold, Soçineniya, Cilt: V (Moskova, 1968), s. 556.
35 Puteşestvie v vostoçnıe stranı Plano Karpini i Rubruka (Moskova, 1957), s. 57. 36 Nikolay A. Baskakov, Nogayskiy yazık i yego dialektı (Moskova-Leningrad, 1940), s. 184. 37 S. Ye. Malov, Pamyatniki drevnetürkskoy pismennosti (Moskova-Leningrad, 1951), s. 36. 38 G. Ye. Grum-Grjimaylo, Zapadnaya Mongoliya i Uryanhayskiy ktay (Leningrad, 1926), s. 375. 39 Materialı po istorii Tatarii (Kazan, 1948), Cilt: I, s. 184.
40 R G. Kuzeyev, Prohishojdenie başkirskogo naroda (Moskova, 1974), s. 228.
41 Abul-Gazi, Rodoslovnaya Turkmen. Soçineniya Abul-Gazi, hana hivinskogo. Çeviren: A. N. Kononov (Moskova-Leningrad 1958), ss. 55-56. 42 R. G. Kuzeyev, Prohishojdenie başkirskogo naroda (Moskova, 1974), s. 328. 43 Lev N. Gumılyov, Drevnie Türki (Moskova, 1967), ss. 265-266. 44 Nikolay A. Baskakov, “İmena polovtsev i nazvaniya polovetskih plemen v russkih letopisyah”, Türkskaya onomastika (Alma Ata, 1984), s. 67. 45 D. M. Şahmurzayev, “Kiriş Söz”, Tuvğan Yetim (Mahaçkale, 1990), ss. 6-13. 46 Merkezî Devlet Askerî Tarih Arşivi (Tsentralnıy gosudarstvennıy voenno-istoriçeskiy arhiv), f. 14257-3, op. 3,1.24-25. 47 A. Skalkovskiy, “O nogayskih koloniyah Tavriçeskoy gubernii”, Pamyatnaya kniga Tav-riçeskoy gubernii (Akmescit, 1867), Cilt: I, s. 420. 48 Raşid-ad-Din, Sbornik letopisey, Cilt: I, Kitap: I (Moskova-Leningrad), 1952), s. 102. 49 Lubsan Danzan, Altan Tobçi…, s. 112. 50 N. G Volkova, ‘Macarı İz iztorii gorodov Severnogo Kavkaza”, Kavkazskiy etnografıçeskiy sbornik, Cilt: V (1972), ss. 42-44. 51 V. P, Kobıçev, “Nekotorıe voprosı etnogeneza i ranney etniçeskoy istorii narodov Kavkaza”, Kavkazskiy etnognrafiçeskiy sbornik, Cilt: IX (1989), s. 24. 52 N. Semyonov, Tuzemtsı Severo-Vostoçnogo Kavkaza (Sankt Petersburg, 1895), s. 24. 53 Konstantin Bagryanorodnıy, “Ob upravlenii gosudarstvom”, zvestiya Gosudarstvennoy Akademii İstorii Materitalnoy Kulturı, Başlık: XIV (1934), s. 34. 54 Krasnodar Krayı Devlet Arşivi (Gosudarstvennıy arhiv Krasnodarskogo kraya), f. 774, op 1 yed. hr. 360,1.33. 55 R. G. Kuzeyev, Proishojdenie başkirskogo naroda (Moskova, 1974), s. 132.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder