30 Haziran 2021 Çarşamba

Sibirya Türkleri

 








Sibirya Türkleri
SAHA (SAKA) CUMHURİYETİ Rusya Federasyonunda Slav kökenli olmayan ve en geniş yüzölçümüne (3.103.000 km2) sahip olan Saha – Yakut – Cumhuriyetinin sadece % 1’i tarıma elverişlidir. Ancak altın, elmas, kurşun ve kömür bakımından dünyanın en zengin topraklarına sahiptir. Ormancılık, balıkçılık ve hayvancılık diğer geçim kaynakları arasındadır. Başkenti Yakutsk olan Yakutistan’ın nüfusu 2 milyon civarındadır. Topraklarının büyük bölümü buzullar, tundralar ve dağlarla kaplıdır. Sahalara “Yakut” adını başkaları vermiştir. Çarlık Rusya’sı döneminden itibaren Sahalara “Yakut” denmiştir. 1990 yılında bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Sahalar “Yakutistan” yerine kendi yurtlarını “saha yeri” ve devletlerinin adını da “SAHA CUMHURİYETİ” olarak değiştirmişlerdir. Saha Türklerinin ataları Tülüs Türk boyları ve Kıpçak boylarıdır. Sibir Hanlığını yıkarak doğuya ilerleyen Çarlık Rusya’sı, yaptığı misyonerlik çalışmaları sonucunda Saha Türklerinin bir kısmını Hıristiyanlaştırmıştır. Halkın bir kısmı ise eski Türk dini olan Gök Tanrı dininin gelenek ve ibadetlerinden vazgeçmeyerek bu gelenekleri günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Saha Türklerinin, tarihteki Sakaların (İskitler) kapalı bir topluma dönüşerek günümüze kadar gelen torunları oldukları hem kendileri, hem de bazı araştırmacılarca kabul edilmektedir. TUVA ÖZERK CUMHURİYETİ M.Ö. 2. ve 3. Yüzyıllarda Orta Asya’da Altay Dağları civarında ortaya çıkan bu Türk boyu, önceleri Tıva adıyla anılırken, daha sonra Köktürk hâkimiyetine girmiş ve zamanla kuzeye doğru çekilmiştir. 1200’lü yılların başında Cengiz’in Türk – Moğol İmparatorluğunun ana unsurlarından biri olan Tuva’lar 500 yıl süren bu dönemde önemli ölçüde Moğol kültüründen etkilenmişlerdir. Tuva Cumhuriyeti, 1914'te Ruslar tarafından işgal edilmiş ve 1921'de Cumhuriyet olarak bağımsızlığını tekrar kazanmıştır. Tannu Tuva Halk Cumhuriyeti olarak kurulmuş, 1926'da adı Tuva Halk Cumhuriyeti'ne dönüşmüştür. Ülke 17 Ağustos 1944'te yeniden Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Önceleri Muhtar bölge olarak, 1965'ten itibaren de muhtar cumhuriyet olarak SSCB içinde yerini almıştır. 1993 yılında Tuva Cumhuriyeti adıyla Rusya Federasyonuna bağlanan Tuvaların resmi dini Budizm olmakla beraber halkının büyük çoğunluğu eski Türk dini olan Gök Tanrı dinine mensuptur. Başkenti “Kızıl” olan cumhuriyetin yüzölçümü 170.000 km2’dir. Tuva Türk Lehçesi eski Türkçenin ses ve yapı özelliklerini günümüze en iyi şekilde taşımakla beraber Rusça, Moğolca, Tibetçe, Çince ve Mançuca kelimelerini de bünyesine almıştır. Tuvalılar zengin bir sözlü edebiyat geleneğine ve gelişmekte olan yazılı edebiyata sahiptirler. Tuva halkının en önemli destanı “Keser”, 1963 yılında yayınlanmıştır. ALTAY ÖZERK CUMHURİYETİ Altay Cumhuriyeti Altay – Sayan dağları ve Yenisey Irmağı havzasını içine almaktadır. 100.000 km2’ye yaklaşan bu topraklarda 90.000 Altay Türkü yaşamaktadır. Milattan önceki yıllarda Sakalar ve Hunların, milattan sonraki yıllarda ise Göktürk – Uygur ve Kırgız devletlerinin hâkimiyeti altına giren bu bölge 19.Yy.’ın ikinci yarısından itibaren Rusların işgaline uğramıştır. Ruslar tarafından hızla Hıristiyanlaştırılan Altay Türkleri, ülkelerini büyük bölümü dağlık olduğu için balıkçılık, arıcılık ve avcılıkla geçinmeye çalışmaktadırlar. 1990’lı yılların başında Sovyetler Birliği dağılma sürecine girince “Dağlık Altay Cumhuriyeti” adıyla Rusya Federasyonuna bağlanmışlardır. Bu cumhuriyetin başkenti Gorno-Altaysk’tır. Dünyanın en güzel doğal yapısına sahip olan Altay ülkesinin önemli bir bölümü 2001 yılında UNESCO tarafından tescillenmiştir. HAKASYA ÖZERK CUMHURİYETİ Göktürk – Uygur ve Kırgız devletlerinin kurulduğu bugünkü Hakas toprakları Türk dili ve tarihi bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Güneydoğu Sibirya’da yaşayan Hakaslar Türkçe konuşan Türk – Kırgız kökenli bir halktır. Kırgızların dünyaca ünlü destanları Manas da bu olaydan bahsetmektedir. Manas Destanı'nın anlattığına göre Tanrı Dağı Kırgızları Yenisey bölgesinden bugünkü vatanlarına Manas Han önderliğinde göç etmişlerdir. IXX yüzyıl Çin kaynakları Kırgızlardan "Heges" veya "KieKiaSe" adıyla bahsetmektedir. Sonraki yıllarda Tanrı Dağı Kırgız boylarının Müslümanlaşması ve yaşanılan bölgeler arasındaki mesafenin uzak olması , Yenisey Kırgızları'nın ayrı bir kimlik kazanmasına ve Hakas adını kabullenmelerine neden olmuştur. Hakas Türkçesi Uygur grubuna dâhildir. Halkın önemli bir bölümü hristiyandır, diğerleri ise eski Türk dini olan Gök tanrı dinine mensupturlar. Araştırmacılar Hakasların Yenisey Kırgızları ile Uygurların karışmasından meydana gelmiş olabilecekleri üzerinde fikir birliğine varmışlardır. 100.000 nüfusa sahip olan Hakaslar 18.yy’da Sovyetler Birliğine katılmış, 1930 yılında Özerk bölge statüsüne kavuşmuştur. ŞOR TÜRKLERİ Bugünkü bulundukları coğrafyada Göktürk, Uygur ve Kırgızların hâkimiyetleri altında yaşayan Şor Türkleri 1600’lü yıllardan itibaren Rusların hâkimiyetine girmişlerdir. 1926 yılında Dağlı Şorlar adıyla özerkleştirilince Şor Türkçesi ve Kültürü gelişme fırsatı bulmuştur. 1939’da özerkliklerine son verilip Hakasya Cumhuriyetine bağlanan Şor Türklerinin dil ve kültürlerinde gerileme başlamıştır. Yıllarca Gök tanrı dinine sahip olan Şor Türkleri Ruslar tarafından Hıristiyanlaştırılınca yerleşik hayata geçmişler, avcılık, balıkçılık ve ormancılığın yanı sıra geleneksel sanatları olan demircilikle uğraşmaya başlamışlardır. Nüfusları, 17.000 civarında olan Şor’ların dilleri Moğolcadan etkilenmişse de bugün Rusçanın ağırlığı iyice artmıştır. Şor Türkçesini kullananların sayısı 10 bine kadar düşmüştür. Ancak bu dili günlük hayatta kullananların sayısı 1000 civarındadır. Şor kadınlarının daha çok Rus erkekleri ile evlenmeleri sonucu, dilin olduğu kadar kültüründe yok olma tehlikesi baş göstermektedir. BATI SİBİRYA TATARLIĞI Cengiz İmparatorluğunun Batı Sibirya’dan İdil nehrine kadar olan toprakları ele geçirmesi sonucu değişik zamanlarda buralara yerleşen Kıpçak boyları önceleri Altınordu Devletine bağlanmıştır. Daha sonra burada kurulan Sibirya Hanlığının 1581’de Ruslar tarafından ortadan kaldırılmasıyla Rus hâkimiyetine giren Batı Sibirya Tatarları 1917’de özerkliklerine kavuşmuşlardır. Fakat bu özerklik sadece 6 ay sürmüş, tekrar Sovyetler Birliğine dahil edilmişlerdir. 1990’ da Sovyetlerin dağılmasından sonra 10 yıl sonra 13 Mayıs 2000’ de yaşadıkları şehirler Ural ve Sibirya Federal bölgeleri arasında paylaştırılmıştır. Obi ve İrtiş nehirleri civarında Tobolks, Tümen, Tomsk ve Baraba’ da yaşayan Batı Sibirya Tatarları bugün bu şehirlerin isimleriyle anılmaktadırlar. Nüfusu 500.000’in üzerinde olan Batı Sibirya Tatarlarının çok büyük bir bölümü Müslümandır. Kazan Tatarları ile yakın akrabadırlar. Türkçenin İdil – Ural grubuna bağlı Tatar Türkçesi çok yaygın olarak konuşulmasına rağmen, günümüzde Rusçanın da etkisini hissettirmeye başlaması üzerine Türk dilinin korunmasıyla ilgili çalışmalar hızlandırılmıştır. Yaşadıkları bölgeleri çok zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan Batı Sibirya Tatarları Rusya Federasyonuna bağlı olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Rusya Federasyonuna bağlı Sibirya’nın değişik bölgelerinde yaşayan Taymur / Dolgan – Nenets / Dolganlar nüfusları 6000 civarında olan küçük bir gruptur. Az sayıda Dolgan’ın Yakut ve Hakas Cumhuriyetlerinde yaşadıkları bilinmektedir. Sahaların bir boyu olan Dolganlar da kendilerine “Saha” demektedirler.
“SİBİRYA TÜRKLERİ, TÜRKLERİN İLK YURTLARINDA GÖÇMEDEN BUGÜNE GELEN NESİLLERİ İÇİNDE BARINDIRMAKTADIR”

21 Haziran 2021 Pazartesi

BUĞÜN Tüm Türk Dünyasının 21 Haziran KIZIL KUN (Kızıl Güneş, El Oyun, Ysyakh) BAYRAMI kutlu olsun. Türk inancına göre, yazın gelişini müjdeleyen bu bayram, aynı zamanda insan enerjisinin en yüksek seviyeye çıktığı gündür. Bu bayram 21 Haziran'dan sonraki ilk dolunayda kutlanır. At'a binerek, ok atarak, oyunlar oynanarak, ağaçlara dilek çaputu bağlayarak Tanrı'yı anarak bu bayram kutlanılıyor... Veya ağaç dikilir, çocuk sevindirilir yada hayvanlara yemek ve su bırakılır... KUTLU OLSUN BAYRAMIMIZ.

 



Tüm Türk Dünyasının 21 Haziran KIZIL KUN (Kızıl Güneş, El Oyun, Ysyakh) BAYRAMI kutlu olsun.
Türk inancına göre, yazın gelişini müjdeleyen bu bayram, aynı zamanda insan enerjisinin en yüksek seviyeye çıktığı gündür.
Bu bayram 21 Haziran'dan sonraki ilk dolunayda kutlanır.
At'a binerek, ok atarak, oyunlar oynanarak, ağaçlara dilek çaputu bağlayarak Tanrı'yı anarak bu bayram kutlanılıyor...
Veya ağaç dikilir, çocuk sevindirilir yada hayvanlara yemek ve su bırakılır...
KUTLU OLSUN BAYRAMIMIZ.

17 Haziran 2021 Perşembe

15 HAZİRAN AZERBAYCAN MİLLİ KURTULUŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN..






Azerbaycan Millî Kurtuluş Günü veya Millî Kurtuluş Günü, Azerbaycan'ın millî bayramlarından biridir. 15 Haziran 1997 tarihinde ilanı yapılan bayram 1998 yılında anayasaya dahil edilmiş ve her yıl kutlanmaya başlamıştır

11 Haziran 2021 Cuma

Hazar Devleti ve Doğu Avrupa ve Kafkasya tarihindeki rolü

 


Hazar Devleti ve Doğu Avrupa ve Kafkasya tarihindeki rolü
A.P. Novoselsov yazarı
Bölüm Hazarlar ve Hazar Devleti hakkında kaynaklar
Bölüm Antik Yahudi dilinde Hazar belgeleri
Çalışmanın temelinde çok dilli yazılı kaynakların analizi var. Onların incelemeleri, yazdıkları dilden ve çıktıkları topluma dayanarak gerçekleştirilebilir. Hazarin ya da onunla ilgili belgeler ile başlamak daha iyi. Bu belgeler eski Yahudi dilinde yazılmış. yüzyılın sonuncusu, Yahudiler için bile uzun zamandır ölüdür, ancak İbadet dilinin rolünü korudu, bu yüzden Yahudilik Krallığı kabul ettikten sonra Hazaria ' da da tüketildi.
Bu belgeler grubuyla ilgili soru yüzyıllardır bilimsel olarak tartışılıyor. İspanyol Omeiades 'in patronu Hasdai ibn Shafrut ile Hazar Kralı Joseph arasında yazışmaların temelinde, muhtemelen Hazaria' nın son hükümdarı. Hasdai ibn Safrut, Endülüs 'ün soylu Yahudi soyundan geliyor ve İspanyol Omeyad' ın sarayında görülen paylaşımlar yapıyordu. İspanya ' daki Yahudi geleneğine göre, yüzyıldan beri bildiğimiz Hasdai ibn Safrut, Yahudi dini ve yaygınlaşma sorunu ile çok ilgilenen Hasdai bin Safrut, doğuda bir yerlerde bu dini yöneten bir devlet olduğunu öğrenmiştir. Muhtemelen Avrupa ' nın Doğu ülkeleri ile transit ticareti olan Yahudi tüccarlardan almıştır.
***
Bu ticaret yollarından biri Doğu Avrupa ' ya gidiyordu. İspanyol bir yetkili bu devlet hakkında daha detaylı bilgi almaya karar verdi (Hazaria hakkında konuştu) ve aynı Yahudi tüccarları aracılığıyla Hazar Kralı ' na bir mesaj gönderdi. Bu mesajda iki ana soru sordu: Hazarlar Yahudi dinini ne zaman ve nasıl kabul ettiler ve Hazar ülkesinin ne olduğunu, sınırları nedir, hangi kavimler Hazar Efendisine boyun eğdi? Bir süre sonra Hasdai, İspanyol muhabirinin merakını gideren Hazar Kralı ' nın cevabını aldı.
Bizim için önemli olan Hasdai 'nin mektubu değil, Joseph' in cevabı. Onun en eski seçenek yüzyılın sonlarıdır; o zamanın yazar Jehuda bin Barzillay (Barcelona) ' da korunmuştur. Joseph ' in ilk mektubu 1577 ' te Konstantinopolis ' te (şimdiki İstanbul) Isaak Akrish tarafından gerçekleştirildi, ancak hangi materyalleri yayınladı - net değil. Hazar kralının mektubunun sözde özeti ile ilgili. Bunun yanı sıra A.Y. Garcavi 'nin 1874' te Karaim bilim adamı A.S. Firkovic koleksiyonundan eski Yahudi el yazmasında açtığı uzaylı editörü de var. Ne yazık ki sonuncusu ve el yazması sahte olarak biliniyor ve bu baştan beri bu el yazmasına karşı dikkatli davranmaya neden oldu.
Ancak Yahudi-Hazar yazışmalarına karşı kritik tutum uzun zaman önce ortaya çıktı. Avrupa ' nın ilk yayıncısı ve tercümanı E. Buxtorf onun gerçekliğini reddetti ve tarihi bir kaynak olarak kullanılması konusunda uyardı. Ayrıca bu belgelerin özgünlüğüne rakipler Y ' di. Marquart, I.X. Kramers. Fakat bu belgeler hakkında çoğu bilim insanının görüşü genel olarak olumlu olmuştur. P.K. Hazar yazışmalarını özellikle inceleyen P.K. Kokovov, bunu gerçek olarak kabul etti ama Orta Çağ ' da düzenlenmeye tabi tutuldu - esasen o dönem için sıradan bir fenomendir.
***
Ne yazık ki Sovyet Doğu bilim adamı P.K.K.Kokov 'dan sonra bu bilimsel alanda uzmanlardan hiç kimse SSCB' de ilgilendiğimiz belgeleri incelemedi. Ama Batı ' da durum farklı. P.K. Kocov ' un araştırmalarından sonra yazışmalar genellikle gerçek olduğunu kabul edilir ve önemli olarak görülür, Hazar Kağanat tarihi ve özellikle bu ülkede Yahudilik ile ilgili zor bir kaynak olsa da önemlidir. Batılı bilim adamlarının son yazıtlarında da aynı değerlendirme. Kral Joseph ' in cevabı nedir ve hazar tarihini araştırmak için gerçek değerleri nedir?
Dikkatli ve tarafsız bir araştırma ile bu belgenin içeriği, Hazaria ' nın yüzyıldan kalma gerçek kaynağının karşımızda olduğuna inanıyor. Tabii ki bize ulaşan editörler, geç eklentiler de - genellikle ortaçağ kitaplarının yüzyılda bulunmayan isimlerin verildiği coğrafi uzay editörlüğünün coğrafi nomenklatürü. Neredeyse sadece Kırım ' a aitler. Ayrıca, bir dizi terimler takipçiler tarafından çarpıtıldı ya da sonuncular için daha net değiştirildi. Buradan ′′ Joseph ' in cevabı ′′ etnik ve coğrafi terimlere yorum yapmakta büyük zorluklar var ". Özellikle de eleştirmenler açısından kanıtlanan gerçek bir belge.
Joseph İspanyol muhabirine sözlü hazar hikayesini anlatıyor. Ve bu oldukça uygun, çünkü Hazar ' ın yazılı bir hikayesi yoktu. Anlatıcı kraliyet atalarının isimlerini getirir ama neredeyse hiçbir şey gerçek değildir. Hazar hükümdarlarının Yahudiliğe dönüşme hikayesini bile Joseph açıkça ifade ediyor ve mektubun bu kısmına göre, çevresinden bazı hahamlarla danışırken. Joseph ' in mektubunda, örneğin, ′′ ver sınavı ′′ efsanesinin popüler olduğunu düşündük.
***
Ve ilginç bir detay daha. Joseph sadece atalarından, krallardan bahsediyor. Bu arada, Hazaria 'da ve teknik olarak daha yüksek bir Lord hakan, bir zamanlar Joseph' in atalarından mahrum bir ülkenin tam hakimiyeti var. Joseph ondan kısa bir süre bahsediyor, hakan ünvanına değil, ona ′′ ha-cap ha-gadol ′′ (′′ yüce bölüm ′′) ya da sadece ′′ ha-capp ′′ (′′ bölüm ′′). Gerçek Kral Joseph buna ihtiyacı vardı, çünkü özellikle onun türünün Hazar ' ın gerçek gücü olduğunu vurgulamak zorundaydı. Ama önümüzde geç sahte olduğunu varsayarsak (neden? ) yüzyılda aynı İspanya ' da, buna gerek yoktu. Ayrıca İspanyol Yahudiler Hazarlar hakkında Arapça edebiyatını iyi biliyorlar ve elbette bunu parçalanmış bir belgeyi yazarak kullanırlar.
Aralarında hiçbir bağlantı yok ve bu Joseph ' in mektubunun gerçek olduğuna dair kesin kanıtlardan biri. Ancak hakan rolünün sessiz kalması, Hazaria hakkında diğer materyallerden izole edilmemesi gereken kaynaklara özel kritik bir tavır gerektirir. Özellikle, Yusuf ' un krallığına sınır verdiğinde tam olarak inanması için bir neden yok. Bu son veya son Hazar efendisi açıkça ona değil daha erken ama yine de onun hakkında bilgi sahibi olduğu bir şey. e., muhtemelen yüzyılın sonu. Bu kaynağın değeri, Hazaria ' nın kendisinden çıkması ve en güvenilir sonuçlar onun terminolojisini analiz edebilir. yüzyılda Hazaria ve komşuları hakkında bilgi de eklenmeli.
***
Hazaria 'dan çıkan eski Yahudi dilinde başka bir belge, Cambridge Kütüphanesi' nde keşfedildiği için Cambridge adlandırılmıştır. Hasday ibn Shafrut ' a cevap veren bilinmeyen bir yazara ait bir belge. Araştırmacılar onun yüzyılın Yahudi eseri ile edebi bağlantısını keşfetti - ′′ Josippon Kitabı ′′ (sonuncusu Joseph Flavia ' nın Latince versiyonuna dayanıyor). Cambridge belgesinin içeriğine gelince, kurtulan kısmında Hazar ' ın Yahudilik ' e dönüşmesi hakkında konuşuluyor (ancak) Joseph 'in sorumluluğundan başka bir versiyonu ) ve Peder Joseph Aaron' un Alan, Ruslar, Bizanslılar vs. Sumkerz Çar 'ın ( ′′ maleh ′′ ) Hlgu ( yani Prens Oleg ) Sumkerz' e gitmesi hakkında da bir hikaye içeriyor.
Cambridge belgesi de bilim adamlarının çelişkili değerlendirmelerine neden oldu. Baş yayıncı C. Shechter onu yüzyılın gerçek belgesi olarak gördü. Ancak P.K.Kokov, ′′ Josippon Kitabı ′′ ile edebi benzerliğini belirleyerek Cambridge belgesini yüzyılda Bizans edebiyatına bağladı ve onun yüzyılın ait olduğunu reddetti. Amerikalı gebraist N. Golb, Cambridge ' in el yazması belgesini de dikkatlice inceledi. Araştırmacı metni, seleflerinden (Shehter ve Kocovtsov) bazı farklılıklarla yeniden inşa etti. Bu belgede Hazaria hakkında yeni Persid edebiyatı ile bir bağlantı buldu (öncelikle coğrafi isimler şeklinde). Sırada, N. Golb bu belgeyi, Konstantinopolis ' te Yahudi tarafından oluşturulan yüzyılın orijinal eseri olarak kabul etti - Kral Joseph.
***
Belgede üç katman görür: Hazar ' ın Yahudilik ' e dönüşmesi, son Hazar Kralları zamanında Hazar tarihinin anlatımı ve Hazaria ' nın coğrafi tanımlaması, Müslüman edebiyatına dayanan coğrafi tanımlanması. Bir bilim adamının belgenin gerçekliği lehine getirdiği kanıtlar oldukça ikna edici ancak içeriğinin belirli analizlerinde tartışmalı anlar vardır. Ve son olarak, eski Yahudi dilinde başka bir belge, tıpkı önceki Kahire Genizası ' ndan geliyor. N ' ye göre. Golba, bu Mektup Yahudi topluluğundan (′′ ha-kahal ′′) Kiev ' den. Belgenin orijinali (fotokopi ve eski Yahudi metni) İngilizce çevirisi ve araştırması ile 1982 ' te yayınlandı. Ayrıca, mektubun sonunda onun bileşenlerinin isimleri var ve sadece Yahudi değiller.
Analizlerini denedim O. Bu isimleri Hazar olarak tanımlayan Pritzak. Hazaria ile ilgili eski Yahudi dilinde başka belgeler de var ama konularımız için önemleri çok az. Belirli ilgi, yüzyıl Yahudi edebiyatının bazı anıtlarını temsil ediyor. Bunlar öncelikle Doğu Avrupa ' yı bu yüzyıllarda (Eldad, Veniamin Tudelsky, Petahya Regensburg) geçmiş gezginlerin materyalleri. Hazar devletinin artık yok olduğu dönemlere aitler, ancak yüzyıllar için, Hazar ' ın kader bilgilerini devletlerinin enkazından sonra elde edebilecekleri ayrı bilgiler içeriyor.


9 Haziran 2021 Çarşamba

TARİHTE BUGÜN 10/06/2008 Cengiz Aytmatov, böbrek yetmezliği nedeniyle, tedavi gördüğü Almanya'nın Nürnberg kentinde hayatını yitirdi...

 




TARİHTE BUGÜN 10/06/2008
Türk dünyası’nın ünlü yazarlarındandır ve Türk kültür zenginliğini dünyaya tanıtmıştır.
‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ adlı romanı aynı isimle beyaz perdeye uyarlanmıştır.
Türk edebiyatçı, çevirmen ve gazeteci Cengiz Aytmatov, böbrek yetmezliği nedeniyle, tedavi gördüğü Almanya'nın Nürnberg kentinde hayatını yitirdi....
CENGİZ AYTMATOV KİMDİR?
Türk dünyasının önemli yazarlarından olan Cengiz Aytmatov Kırgız asıllıdır. 1928 yılında Kırgızistan’ın Talas Eyaletine bağlı Şeker Köyünde doğdu.
Devlet adamı olan babası Torekul Aytmatov Burjuva Milliyetçisi olma suçuyla 1937’de tutuklandı ve 1938 yılında kurşuna dizilerek idam edildi. Annesi Nahima Aytmatov Tatar asıllıydı ve tiyatro sanatçısıydı.
Cengiz Aytmatov’un ismi Cengiz Han’dan esinlenerek konulmuştur. Eğitimini Bişkek’te Veteriner Okulunda tamamladı. Yaşamı boyunca birçok eser vermiştir.
Edebiyatçı kişiliğinin yanı sıra aynı zamanda siyaset adamı olmuştur. 10 Haziran 2008 tarihinde böbrek yetmezliği sonucu Almanya’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Cengiz Aytmatov verdiği eserlerle Türk ve dünya edebiyatının önde gelen şahsiyetlerinden biri olmayı başarmıştır. Eserleri Türkçe’nin yanında 150’den fazla dile çevrilerek milyonlarca baskıya ulaşmıştır.
Cengiz Aytmatov başta Kırgız gelenek ve görenekleri dahil olmak üzere Türk kültür ve felsefesine çok bağlıydı. Bu özelliğini sanatına yansıtmayı başarmıştır.
Türk felsefesini kuru bir anlatımla değil sanatın cazibesiyle odak noktasına getirmiştir. Türk tarihini anlatırken geçmişi aydınlatmış ve günümüz Türk insanının geleceğini oluşturma yolunda milli ve evrensel görüntülere ulaşmıştır.
Eserlerini mitoloji ve folklorik unsurlarla zenginleştiren yazarın en çok etkilendiği şey hiç şüphesiz Türk mitolojisi olmuştur. Çünkü yaşadığı toplum efsaneler ve masallar üretmeye oldukça elverişlidir. Destanlar, efsaneler, halk hikayeleri ve masalları eserlerinde ustaca işlemiştir. Bunları doğrudan vermemiş kendine ait üslup tarzı sayesinde kaynaştırarak dolaylı yoldan anlatmıştır.
Eserlerinde işlediği konuları zamanın durumuna ve bakış açısına göre değerlendirip günümüz insanıyla ilişki kurar ve ona göre eserlerini yönlendirir.
Kendisini dünyaya tanıtan en önemli eseri ‘Cemile’ olmuştur. Louis Aragon Cemile’yi ‘dünyanın en güzel aşk hikayesi’ olarak tanımlamıştır.
Romanlarında hayvanlara da yer veren Cengiz Aytmatov hayvanların psikolojilerini de başarılı bir şekilde eserlerine yansıtmıştır. Özellikle Türk kültürüyle özdeşleşen at ve kurt gibi hayvanlara eserlerinde yer vermiştir.
‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ adlı romanı aynı isimle beyaz perdeye uyarlanmıştır. Filmin yönetmenliğini Atıf Yılmaz yapmıştır. Başrollerinde ise Kadir İnanır ve Türkan Şoray yer almıştır.
Romancılığı
Cengiz Aytmatov, “Dişi Kurdun Rüyaları” ve “Elveda Gülsarı” romanlarında, yalnız insanların değil, hayvanların da psikolojisini başarıyla anlatmıştır. Romanlarında kurt ve at gibi hayvanlara da yer vermiş, onlara insani özellikler atfetmiş ve bunda da başarılı olmuş dünyadaki sayılı yazarlardan biridir.
Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı – 2007)
Darağacı – Dişi kurdun Rüyaları (, 1988)
Gün Olur Asra Bedel ,(Kırgız Türkçesi )
Beyaz Gemi (Kırgız Türkçesi
Selvi Boylum Al Yazmalım , (1963)
Elveda Gülsarı, 1963)
Dağlar ve Steplerden Masallar 1963)
İlk Öğretmenim, 1962)
Cemile (Kırgız Türkçesi, 1958)
Yüzyüze, 1957)
Zorlu Geçit (1956)
Toprak Ana (1963)
Cengiz Han’a Küsen Bulut (1990)
Çocukluğum
Kızıl Elma (1964) (Hikâye)
İlk Turnalar
Elveda Gülsarı (1963)
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Sultan Murat
Dişi Kurdun Rüyaları (1986)
Kassandra Damgası (1995)