**Türk Töresi ***
Eski Türklerde Kan Kardeşliği
Kardeş veya dost olmak isteyenlerin kanlarını bir içkiye karıştırıp içmeleri Türk kültür çevresinde antlaşmanın en önemli şartlarından biriydi.
Başlangıçtaki anlayışa göre kan ve can aynı şeydi. Kanları birbirine karışan kimselerin hayat ve ölümlerinin de birbirleriyle bağlanmış olduğuna inanılmaktaydı. Bundan dolayı “kardeşleşme andı töreni”nde kan en önemli unsurdu (İnan 1948: 287).
Kardeşleşme andı törenlerinde kardeş olan kişilerin kanlarının içkiye karıştırılmasına ilk kez İskitlerde rastlanılmaktadır.
Ant içecek olanlar bir kupanın içerisine kanlarını karıştırmaktaydılar. Bunun için sivri bir cisimle kan çıkaracakları yeri delmekte ya da kılıçla hafif bir şekilde çizmekteydiler (Herodotos IV: 70).
Aynı şekilde İskitlerin “kan andı törenlerinde kardeş olacak iki kişinin kanlarını karıştırmaları hakkında Lucianos da bilgi vermektedir. Burada kan kardeşi olacak kişilerin kanlarının bir içkiye karıştırılmasından söz edilmemektedir. Burada şahıslar parmaklarının ucunu kesip kanı bir sağrağa (kâse) akıtmakta, birbirine karışmış olan kana kılıçlarının ucunu batırarak, kana batırılmış kılıç uçlarını dudaklarına götürmektedirler (Lucianos 1944: 212).
Dolayısıyla İskitlerde kan kardeşi olan kişilerin kanını karıştırmalarını hem Herodotos hem de Lucianos açıklamaktadırlar, ancak birincisinde karıştırılan kanlar içkiyle, muhtemelen kımızla içilmekte, ikincisinde karıştırılan kan kılıç ucuyla dudağa götürülerek yalanmaktadır.
Türk dili ve edebiyatında kan kardeşliği için kan yalaşmak tabiri kullanılmaktadır (Aksoy 1996: 2240).
Buradaki “kan andı töreninde kardeş olacak kişilerin birbirinin kanlarını herhangi bir içkiye karıştırmadıkları, birer damla kanlarını yalayarak kardeş oldukları görülmektedir. Zaten “kan yalaşıp karındaş oldular” (Aksoy 1996: 2240) tabiri kanın içilmediğini, kardeşleşen kişilerin kanlarını yalayarak bu işi gerçekleştirdiklerini göstermektedir.
Türk kültür çevresinde çocukların kollarını çizerek, kanlarını birbirine karıştırmaları bu eski geleneğin bir yansıması olarak hâlâ yaşamaktadır.
İlhami Durmuş,
Milli Folklor, 2011, Yıl 23, Sayı 89
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder