8 Kasım 2019 Cuma

GEN BİLİMİ AÇISINDAN TÜRK ERKEKLERİ



GEN BİLİMİ AÇISINDAN TÜRK ERKEKLERİ

Kaşgarlı Mahmut’un “Türk” tanımından beri, İslamiyet’e de uygun biçimde, halkları konuştukları dillerine göre tanımlama kültürleri gereğince Türkler için, Türk dili ailesine giren diller konuşan herkes Türk’tür.
Günümüzde ise, tüm Ulus-Milli Devlet sistemlerinde olduğu gibi, köken, dil, din ayrımına bakılmaksızın vatandaşlık bağı esas alınmakta, kimlik vatandaşlık bağı ile tanımlanmaktadır.
Nitekim Anayasamızın 66.maddesine göre de; “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür”.
Son yıllarda önemli gelişme gösteren gen bilimi de; dünyadaki tüm halkların, binlerce yıldır çeşitli bölgelerde, çeşitli halklarla çapraz evlilikleri sonucunda, hayatın tamamını kapsayan bir karşılıklı etkileşim süreci sonunda ortaya çıktıklarını; dünyadaki tüm halklar gibi Türklerin de, Sibirya, Orta Asya, Kafkaslar, Mezopotamya, Kuzey Afrika vb. kökenli halkların birbirine karışması ve kaynaşması ile oluştuğunu göstermiştir.
Bu bağlamda Anadolu Türklerinin binlerce yıla dayandığı görülen oluşma sürecini gösteren tarihi veriler de, ileriki bölümlerde “Kuzey Türkleri” ve “Güney Türkleri” ana başlıkları altında kısaca özetlenmektedir.
“Gen bilimi açısından Türk erkekleri” başlığını taşıyan bu bölümde de sadece, gen araştırmalarına göre, Türkiye erkek nüfusu içindeki %10 ve üzerindeki oranlarda olan çeşitli erkek (Y-Haplogrupları) taşıyan Türklerin oranları gösterilmektedir
Tarihi veriler, Türk boylarının tarihin çeşitli dönemlerindeki göçleri esnasında çeşitli halklarla karıştıkları gibi çeşitli nedenlerle kendi toplumlarından veya ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan toplulukların, Sibirya – Orta Asya – Doğu Avrupa Coğrafyalarında yaşayan Türk boylarıyla karıştıklarını göstermektedir. Nihayetinde, bunların da hep birlikte Avrasya boyunca farklı dönemlerde farklı coğrafyalara yerleşmeleri gibi Anadolu’ya da birlikte göç ettikleri ve yerleştikleri anlaşılmıştır. Gen araştırmaları da, söz konusu harmanın, Anadolu Türkleri dışındaki tüm Türk dil ailesine giren diller konuşan halkların da bileşenleri arasında yer aldığını göstermekte, bu tarihsel süreci desteklemektedir. Örneğin;
 Sibirya
Ural-Altay
J1+J2
Güney Batı Asya
G1+G2
Orta Doğu
E1b1b1
Kuzey Afrika
Türkiye52301010
Türkmenistan6417    (F) 13
Gagavuzlar46811-1710-17
Sibirya Hakaslar
(Abakan Tatarları)
3346124
Türkiye (R1a %13 R1b %31) ilgili veri, I. Nasidze ve ekip arkadaşlarının Human Genetics (2004) 68,205–221 yayınlanan araştırmasından alınmıştır.
Türkiye nüfusu ve dünyanın çok ayrı bölgelerindeki bazı Türk dili ailesine giren diller konuşan halkların içindeki Altay halkları (P) Haplogrubu ve nesilleri (Q ve R) Y-Haplogrupları ile Ural Halkları (N) Y-Haplogrubu taşıyıcılarının oranlarının dağılımları da aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

 Sibirya-Altay
Y- Haplogrup
Sibirya-Ural Y- HaplogrupToplam
Ural Altay
P
(%)
Q
(%)
R
(%)
N
(%)
 
(%)
Türkiye Genel2244452
Türkmenistan10 441064
Uygurlar10-17341862-69
Tataristan (Kazan)432366
Sibirya Şor Türkleri22791699
Başkurtlar95297
Türkiye (R1a %13 R1b %31) ilgili veri, I. Nasidze ve ekip arkadaşlarının Human Genetics (2004) 68,205–221 yayınlanan araştırmasından alınmıştır.
Yukarıdaki tablolarda görüldüğü üzere, ülkemizdeki yaklaşık iki erkekten birisinin Ural/Altay Güney Sibirya kökenli olduğu;
“Gen Bilimi Açısından Türk Kadınları” bölümünde ayrıntılı olarak açıklanacak olan gen araştırmalarına göre de, Türkiye tüm kadın nüfusunun yaklaşık %90 civarındaki bölümünün, Sibirya kökenli MtDNA Haplogrupları taşıyan kadınların neslinden geldikleri anlaşılmaktadır.
Ülkemizde görülen diğer Y-Haplogrup taşıyıcıları ile ilgili bir inceleme yapıldığında da, yukarıda paragraflarda belirtildiği gibi, bunların da çeşitli Türk boylarıyla binlerce yıllık süreç içinde birbirine karıştıkları anlaşılmaktadır. Örneğin:
Günümüzde Almanya ile İskandinav ülkelerinde yaşayan ve (%35-40) Avrupa-İskandinav (I) Y-Haplogrubu ile (%60-65) Altay-Sibirya (Q,R) Y-Haplogrubu taşıyanların karışmasıyla oluştukları anlaşılan Vikingler ile Türklerin ilişkisi konusunda Dr. David K. Faux; [Faux David K. “The Genetic Link of the Viking – Era Norse to Central Asia” ©2004 – 2007]
“İskandinav mitolojisindeki ‘Æsir’ (Aseir), liderleri Odin olan ‘Asgard’da yaşayan tanrılar topluluğudur. Bu tanrılar topluluğu isminin ‘As’ isminden gelmesi yanında ‘goth’ isminin de ‘guz’ isminden türediği fikrinden sonra, Viking nesilleri, Türk tarihiyle ilişkili hale gelmiştir” demektedir.
Söz konusu Vikinglerin bir bölümünün, Kafkas-Karadeniz ve Türkistan bölgesindeki halklarla yeniden karıştıkları, hatta bunların bir kısmının da Hilafet Devletleri döneminde Mezopotamya ve Mısır’da Memluk askerleri olarak görev yaptıkları, bölge halklarının bir bileşeni haline geldikleri, İskandinav-Avrupa (I) Y-Haplogrubunun Türkiye genelinde de %5 oranında bulunduğu belirtilmektedir.
Yine yapılan gen araştırmaları, günümüzde Kafkas ülkelerinde yaşayan erkeklerin en az üçte birinin de, Ural-Altay/Sibirya kökenli olduğunu göstermektedir.

 Sibirya-Altay
Ata-genleri
Sibirya-Ural Ata-geniToplam Ural Altay
P
(%)
Q
(%)
R1
(%)
N
(%)
 
(%)
Adıge 214-25218-29
Abkhaz 322-41 25-44
Abazin/Abazinian  14-28 14-28
Gürcistan3 24-28 27-31
Lezgin  16-33 16-33
(Gürcistan Lezginleri; %16, Azerbaycan Lezginleri %25, Dağıstan Lezginleri %33; Abazinler %14, Abazianlar %28)  
Benzer durumun, gen araştırmalarına göre 12.000 yıl önce Türklerin yerleşmeye başladıkları (ve ileriki bölümlerde açıklanacağı üzere birçok Devletler kurdukları) Balkanlar için de geçerli olduğu, günümüz Balkan ülkeleri erkek nüfuslarının da en az üçte birinin Altay-Sibirya kökenli olduğu, Kangar-Peçenek-Boşnakların kurucusu olduğu Hırvatistan ile Gagavuzlar (Gökoğuz) ve Macarlarda ise bu oranın daha yüksek olduğu görülmektedir.
 Sibirya-Altay
Y- Haplogrup
Sibirya-Ural
Y- Haplogrup
Toplam Ural Altay
P
(%)
Q
(%)
R1
(%)
N
(%)
 
(%)
Bosna-Hersek  26632
Gagavuzlar (Gökoğuz)  42446
Makedonya  27 27
Arnavutluk2 20-26 22-28
Yunanistan  22-33 22-33
Bulgaristan  32 32
Romanya  33 33
Macaristan  40-56141-57
Hırvatistan6-14650 62-70

Yine, gen araştırmalarına göre, Altay-Sibirya halkları ile Arap, Kürt, Asuri, Dürzü, Ezidi ve Yahudilerle ilişkisinin sadece Sümer, Subar, Hurri, Mitanni, Guti, Asur çağları gibi eski antik ve antik çağlarla sınırlı olmadığı, Hilafet Devletlerinin “Memluk askeri gücünün” önemli bir kısmını Türk ve Kuzey Kafkas halklarının oluşturduğu dönemde de yoğun olarak devam ettiği, bu dönemde bölge halkıyla evlendirilmedikleri tarihi kayıtlarda da yer alan Memluk askerlerinin Türk ülkelerinden evlenmeleri için getirilen Türk kadınlarını da kapsadığı, zaman içinde de söz konusu memluk asker ailelerinin önemli bir bölümünün Kürtçe ve Arapça konuşmaya başladıkları da anlaşılmıştır.
Ayrıca, İslamiyet’i seçen Orta Asya’daki Göktürk boylarının Abbasi ve Eyyübilerden itibaren Hilafet Devletleri tarafından (Bizans’a ve Haçlılara tampon bölge oluşturmak amacıyla) Fırat havzası-Adana-Maraş-Malatya-Bitlis ve Erzurum hattına iskân edildiği, bu uygulamanın da, Memluk askerleri yanında bölgedeki Türk yerleşimini daha da artırdığı belirtilmektedir.
Aşağıdaki tabloda yer aldığı gibi yapılan gen araştırmaları da, Kürtlerin %34, Zazaların %41 ve komşu ülkelerdeki Arapların erkek nüfuslarının ise dörtte birinin Altay-Sibirya kökenlilerden oluştuğunu göstermektedir.

 Sibirya-Altay
Y-Haplogrup
Sibirya-Ural
Y- Haplogrup
Toplam
Ural Altay
P
(%)
Q
(%)
R1
(%)
N
(%)
 
(%)
Türkiye Kürt10 24 34
Türkiye Zaza4 37 41
Kuzey Irak Kürt  29 29
Suriye Arap  25 25
Türkiye Kürtleri ile ilgili verilerin kaynağı; Carlos Flores, Nicole Maca-Meyer, Jose M. Larruga, Vicente M. Cabrera, Naif Karadsheh, Ana M. Gonzalez. Journal of Human Genetics 50 (2005): pages 435-441. Kuzey Irak Kürtleri ile ilgili verilerin kaynağı; Almut Nebel, Dvora Filon, Bernd Brinkmann, Partha P. Majumder, Marina Faerman, and Ariella Oppenheim. Am J Hum Genet. 2001 Nov; 69 (5): 1095–1112.
Özetle, çeşitli ırkçılık ve diğer halkların ötekileştirilmesi kampanyalarının bir aracı haline getirilmediği takdirde, gen araştırmalarının ırkçılık olarak nitelendirilmemesi, dünyanın özellikle Avrasya halklarının binlerce yıllık süreçte birbirleriyle harmanlanmaları sonucunda oluştuklarının gösterilmesi olarak anlaşılmalıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder