Tarih Öncesi Köpek Buluntularının İnsan Sahipleri Hakkında Söyledikleri
Köpek gömüleri ile ilgili yapılan araştırmalarda insanlar ile ilgili çıkarımlar yapıldı. Tarih öncesine ait köpek mezarlarının incelenmesi sonucunda insanların çok fazla deniz mahsulü yediği, manevi inançları olduğu ve köpekleri takılarla süsledikleri anlaşıldı.
Köpeklerin gömülme şekilleri ile insanların davranışları arasında ilişki olduğu tespit edildi. Alberta Üniversitesi Antropologlarından Robert Losey’e göre su ürünlerinin zengin olduğu bölgelerde köpek mezarlarına daha sık rastlanmaktadır. Bu bölgelerde yoğun insan nüfusu ve aynı zamanda yoğun bir köpek mezarlığı görülüyor. Bu durum köpeklerin sadece av maksatlı beslendikleri tezini de çürütmüş oluyor.
Hatta tam tersine; insanlar köpeklerle avlanmak için değil duygusal bir bağ olduğu için beraber yaşamaktaydılar. Çünkü su ürünlerinin zengin olduğu yerlerde çok daha fazla köpek mezarı görülürken, avlanmadan hayatta kalmanın mümkün olmadığı karasal iklimlerde köpek mezarlarına pek rastlanılmaktadır. Doğal olarak su ürünleri ağırlıklı beslenen insanların köpeklere ihtiyacı yoktur. Ancak karasal iklimlerde yaşayan insanlar geyik ve benzeri hayvanları avlamak için köpeklere ihtiyaç duyabilirler. Buna rağmen köpek mezarları tam tersine göl ve deniz kıyılarına yakın bölgelerde çok fazla görünürken, karasal bölgelerde nadir görülür ya da hiç yoktur.
Antropolog Robert Losey bu araştırma için dünyada bilinen tüm köpek mezarlarını araştırdı. Bilinen en eski evcil köpeğin kalıntılarına Doğu Sibirya’da ulaşıldı. Doğu Sibirya’da bulunan bu köpek tahminen 33.000 yıl öncesine aitken Sibirya’daki kömür madenlerinin geçmişi 10.000 yıl öncesine dayanmaktadır.
Araştırmacılar bu alandaki köpeklerin çoğunun 7000-8000 yıl önce Neolitik Çağ’da gömüldüklerini keşfettiler. Bu durum gösteriyor ki, köpekler sadece insanların avcı-toplayıcı olduğu dönemde mezarlara gömüldüler. Tarım yapılmaya başlandıktan sonra çiftçi insanlar zaman zaman köpekleri kurban etseler de onları mezarlara gömmediler.
Losey’e göre insanlar avcı ve toplayıcıyken köpekleri manevi olarak kendileri ile eş değer görüyorlardı. İnsanların yakınında sadece köpekler yaşıyordu ve insanlar köpekleri eşsiz, özel bireyler olarak tanıyordu. Bulunan mezarlar bu ilişkiyi bize anlatmaktadır. Örneğin bir mezarda iki köpek ve bir insan bulundu. Köpekler insanın sağına ve soluna uyur vaziyetteymiş gibi konarak birlikte gömülmüşlerdi. Başka mezarlarda köpekler oyuncağı olduğu tahmin edilen eşyalarla gömülü halde bulundular. Bu eşyalar çakıl taşı, kaşık, taş bıçak gibi şeyler ya da süs eşyasına benzer eşyalardı. Bulunan en ilginç gömülerden biri 4 geyik dişinden yapılmış süslü bir tasma ile gömülen köpek mezarıdır. Bu tasma o yıllarda insanlar tarafından da kolye olarak kullanılıyordu ve muhtemelen sembolik bir değer taşıyordu ya da sadece modaydı.
Köpekler her ne kadar su ürünlerinin bol olduğu bölgelerde yaşasalar da insanlar kadar balık tüketmiyordu. Tahminlere göre o devirde köpeklerin evrimleşme süreci henüz balık yiyebilecek kadar gelişmemişti. Bulunan köpeklerin vücut kimyası su ürünlerle beslenecek yapıda değildi. Avcı ve toplayıcıların beraber yaşadıkları köpekler günümüzün Sibirya Kurtlarına benzeyen köpeklerdi. Yapılan bu araştırma sonucunda köpeklerin ve insanların mezarlıkları Neolitik Çağ’dan beri birbirine yakın yerlerde ya da aynı yerde bulunduğu tespit edildi.
Antropologların araştırmalarına göre köpekler ve insanlar binlerce yıldır beraber yaşıyor, benzer yiyecekleri yiyor ve benzer hastalıklara yakalanıyorlar. Binlerce yıldır süren bu beraberlik sonsuza kadar uzanacak gibi görünüyor.
Günümüzde ise Türkiye’nin Ankara ve Bursa gibi bazı büyük illerinde evcil hayvan mezarlıkları bulunuyor. Medyada da ölen sahiplerinin mezarının başından ayrılmayan köpeklerin haberlerine sık sık rastlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder