26 Eylül 2021 Pazar

"Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir..." 26 Eylül Türk Dil Bayramı kutlu olsun...

 





Nogaylar





     Nogaylar

 Nogaylar, Don ve Kuban ırmakları arasındaki alanda Astrahan yöresinde varlığını sürdüren Türk dillerinden Nogayca'yı konuşan bir Türk boyu.

Nogay adı, Kırım'ın batısında Aksu nehri ile Özü nehri arasındaki sahada Kıpçakların boy beyi olup boy beyliğini dedesi Tuval Bey'den alan bu kişi 1270-1299 yıllarında Altın Orda'da büyük bir nüfuz kazanmış olan Berke Han'ın başkomutanı Nogay Han'dan gelmektedir. Ona tâbi il ve uruğlara Nogay adı verilmiştir.


Yedisan

Nogay uruğlarından yedisi (Şırın, Arın, Kıpçak, Argın, Alçın, Katay ve Mangıt) Yedisan adıyla biliniyordu. Bunlardan başta Şırın olmak üzere ilk dördü Kırım tarafına gitmişti; kalanlar ise bir müddet aşağı İdil boyunda göç etmişler ve bunlardan Mangıt uruğunun ismi Nogay adı gibi kullanılır.

Nogay Orda

1426 yılında Edige beyin oğlu Nurettin bey tarafından emirlik kurmuşlardır ve 150 yıldan fazla bağımsız devlet olmuşlardır. Nogay Ordası'nın başkenti Yayık Nehri üzerindeki Saraycık'tı. 1563 yılında Rusların işgalinden sonra Ulu Nogaylar, Kiçi Nogaylar ve Altı oğul Nogayları olarak üç parçaya ayrılmıştır.

Edige destanı

Kazak Türkleri efsanelerinde kökenlerini Nogaylara ve Özbeklere dayandırır. Karakalpaklar 15. asırda Volga'dan Aral'ın güneyine gelmiş bir Nogay topluluğudur. Hatta Kırım Türkleri'nin askeri gücünün çoğunluğunu asırlar boyunca Nogaylar oluşturmuştur.

Nogay Han'ın ölümünden (1299) sonra başlamak üzere çeşitli dönemlerde de göç vermiştir. Bu göçlerin en büyüğü, Osmanlı Rus savaşından sonra 1860 yılında 180 bin Nogay'ın göç etmesidir.

Türkiye'de Nogaylar

600 bin Nogay Türkiye'ye göç etmiştir. Büyük bir kısmı zamanın Konya vilayetine göç etmiştir. İlk zamanlar Osmanlı fermanına uygun olarak yerleşik köylere 30'ar haneyi geçmeyecek şekilde iskan edilip yerleşik düzene geçmeleri için iki haneye bir öküz ve hane başına bir kile buğday tohumluk devlet tarafından verileceği sözü verilmişse de zamanın zor şartları nedeniyle çoğunlukla bu gerçekleşmemiştir. Yerleşik halk ile uyumsuzluklar ve nedeniyle zamanla Nogaylar nüfus olarak güçlü oldukları köylere göç etmiştir. İlk iskanda Nogay yerleşimi olan birçok köyde Nogay kalmamış veya az sayıda kalan Nogaylar da zamanla kültürünü kaybetmiştir O zamanlarda Cihanbeyli Kazasına bağlı köyler, günümüzde Ankara'nın Şereflikoçhisar ve Konya'nın sonradan ilçe olan Kulu ilçesine bağlanmıştır. Ilgın ilçesinde de bir mahalle oluşturmuşlardır. İlçenin Behlül Bey, Şıh Cârullah ve Câmiatik mahallelerinden ayrılarak kurulan ve sonradan Ayvaz Dede isimli mahallede oturmaktadırlar.

Kendilerine özgü gelenek ve göreneklerini hâlen devam ettirmekte olan Nogaylar aralarında kaybolmaya yüz tutmuş Nogay diliyle konuşmaktadırlar.

Nogaylar, Anadolu topraklarına ilk olarak 1500-1600 yılları arasında gelmişlerdir.  Kilis tarafına atar. Burada Türkmen Döğer ve Barak boyları vardır. Her ne kadar diğer Türkmenlerle savaşmasalar da, daha güneydeki Suriyeli Araplar dikkatlerini çeker ve Nogaylar Arap boylarını yağmalamaya başlar. Araplar onları Antep valiliğine dinsiz ve sapık olduklarını söyleyerek şikayet ederler. Osmanlı ile birkaç kez çatışırlar fakat onlara diş geçiremeyince en sonunda Fırat Nehri çevresine yetişirler. Bugün Gaziantep'te Birecik'in doğusunda ve Fırat kenarındaki köylerin Ak Nogay soyundan Elbekli oymağı Nogaylarından oldukları bilinmektedir.

Romanya'dan göç etmiş çok az bir kısmı gümüş ve bakır işlemeciliği; el sanatı ürünleri; takı ve süs eşyası, boncuk, yüzük, kolye, bilezik yapımı ile uğraşırlar. Misafirperverdirler, aman dileyip hanelerine baş vuranları baştacı edip ölümüne korumaktadırlar. Günümüzde bu mesleklerin bir kısmını artık icra etmemektedirler. Hamurlu yemeklerden sonra et suyu olan “Sorpa” (çorba) içmeleri geleneksel özelliklerindendir.

Konya Tuzlukçu-Erdoğdu Köyü, Konya-Adana-Ankara yol ayrımı olan Kulu Makası bölgesinde. Bunlar Şeker, Doğankaya, Akin, Kırkkuyu, Boğazören, Seyitahmetli, Ahiboz, Mandıra ve Gazi Antep'te Nogaylar, Tilmusa ve bazı çevre köyleridir.

Günümüzde Eskişehir'de Alpu Aktepe (Rıfkıye) Köyü ve Işıkören (Aziziye; daha sonra Arap Kuyusu) köyü Nogay köyleridir. Yelice (Esence) Köyü'nde de bir miktar Nogay yaşamaktadır. Hamidiye Köyü de Nogay olan Zincir ve Taraktaş aileleri tarafından kurulmuştur. Bu köyleri kuran Nogaylar 93 Harbi sonrasında Romanya'nın Konstanta (Köstence) İli, Medgidia (Mecidiye) İlçesine bağlı Poarta Alba (Alakapı),Nazarcea (Nazarşa), Aşağı Bülbül ve Yukarı Bülbül köylerinden alınarak 1893 yılında Bursa Vilayeti'ne bağlı Eskişehir Kazası Alpu Nahiyesi'ne iskân edilmişlerdir. Afyon Yenibelkavak'ta da bir miktar Nogay bulunmaktadır. Geleneksel yemek ve adetlerini korumaktadırlar.

Eskişehir bölgesine göç edip, Nogay adetlerini uygulayıp anadillerini konuşmaktadırlar. Genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta olup, gelir düzeyi ile eğitim düzeyleri yüksektir. Köylerde emekli sayısı epey fazladır. Bölgedeki diğer Nogay olmayan komşu köylerde tarımı biz tatarlardan öğrendik diye bir deyim kullanırlar. Genelde Nogaylar teknik ve düzenli tarım yaparlar.

Meşhur yemeklerimizden olmazsa olmazı Çibörek, Tabakbörek, Sarburma, Göbete, Kaşıkbörek, Üykenbörek, Kalakay, Bavursak, Tavalokumu, Omaş Çorbası, Sorpa ve daha birçok yemek çeşitleri vardır. Yemeklerde genellikle et olur.

Bu köylerde yaşayan Nogaylar da ulusal kimliklerini korumuşlar, adetlerinden ayrılmamışlardır. Yaşanan ekonomik zorluklardan dolayı bir kısmı köylerinden bağlarını koparmadan göç etmişler. Büyükşehirlere, ilçelere ve 60'lı yıllardan itibaren Avrupa'nın çeşitli yerlerine yerleşmişlerdir. Köylerinde tarım ve hayvancılıkla geçinen yöre halkı, köylerinin dışında günümüz koşullarına göre meslek edinmişlerdir. Bunun dışında Karaman'da da az miktarda Nogay aileleri mevcuttur.

Nogay prensi çizimi, 1812. Varşova Ulusal Müzesi

Nogaylar'a özgü olan dillerini muhafaza etmeye çalışmışlar ve günümüzde de bu dili kullanmaya devam etmektedirler. Geleneksel yemekleri kazanbörek, şırbörek (çiğbörek), koyankulak (tavşan kulağı), inkal, tavabörektir ve tamamı hamurdan yapılmaktadır. Ekmek olarak da kendilerine has kalakay, tavaöptek, şöyünöptek adlarında ve tandırda pişen çeşitli şekillerde ekmekleri tüketmektedirler. Yağda kızartılan bavursak adında ekmekleri de vardır. İçeceklerinin en önemlisi ise Ayakşay'dır. Halk arasında Tatar Çayı veya Nogay Çayı olarak bilinir.

Rusya'da Nogaylar

Rusya Federasyonu içindeki Nogay sayısı 2002'de 90.666 idi. Nogaylar günümüzde toplu olarak Stavropol krayı, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti (2002'de 44.873) ile Çeçenistan ve Dağıstan (2002'de 138.168) cumhuriyetlerinde yaşamaktadırlar. Nogayca Karaçay-Çerkes ve Dağıstan cumhuriyetlerindeki resmi dillerdendir. 2007'de Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde merkezi Erken-Şahar olan, toplam 95 bin nüfuslu bir Nogay rayonu oluşturulmuştur.

Büyük kısmı Kafkasya'da Dağıstan, İdil Nehri güney boyları, Stavropol Kray, Çeçenya ile Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde yaşamaktadırlar. Kırım ve Romanya'da da Nogaylar bulunmaktadır. Nogay toplam nüfusu 900.000'in üzerinde olup, hepsi Sünni/Hanefi Müslümandır.

Terek Irmağı havzasında yaşayan Nogaylara "Ak Nogaylar" da denmektedir. Nogaylar Türkçenin Kıpçak grubuna giren bir dil konuşurlar. 13-15.yüzyıllarda Altın Orda egemenliğinde idiler. Altın Orda'nın parçalanmasından sonra, şimdiki Kuzey Kafkasya'nın kuzeydoğu kesimi Astrahan Hanlığı, kuzeybatı kesimi de Kırım Hanlığı sınırları içinde kaldı. Astrahan Hanlığı 1556'da yıkılıp toprakları Rusya'ya ilhak edildi. Bu nedenle şimdiki Stavropol kray'ında bir Nogay nüfus yaşamaktadır.

Kuzey Kafkasya'nın kuzeybatısında ya da Kuban Irmağı kuzeyinde yaşayan ve Kırım Hanlığı yurttaşları olan Nogaylar, 1783'te bu yerleri Rusların Kırım Hanlığı ile birlikte ilhak etmesi sonucu olumsuzluklar yaşadılar ve soykırıma uğratıldılar (bk. Ashad K'ırğ, "Tehlike Hep Kuzeyden Geliyordu", Kuzey Kafkasya KD, İstanbul, 1992, sayı 85-86, s. 23-25).

25 Eylül 2021 Cumartesi

Gachsaran, Haftgöl ve... 'deki mezar taşına Qashqai' li bir çocuğun şapkasında ayak izleri görülebilen eski bir sembol. Taş Yer: Swarabad Arak Keşfi: Ahmadi Moeen Fotoğraf: Muhammed Naseri Fard Tarih: Ağustos 1400

 





Dağların ve mağaraların duvarlarındaki birkaç basit çizgi, bin yıllarında engin topraklarda yaşamış, hatta bin yıllarında dalların yolunu gösteren insanların hayatı gibi olabilir!
Il Qashqai, eski çizimlerin de şahit olduğu gibi, dağların ve vadilerin duvarlarında (Tamga, Tamga, Tamga, işitme, (Tamga) semboller halinde yaşamın ayak izleri olan İran yaylasının antik sakinlerindendi. ; şimdiye kadar terk edildiklerini.
Örneğin, Swarabad, Arak, Timreh ve... Gachsaran, Firoozabad, Fars, Haftgöl halkının şapkalarında ayak izleri bulunan eski sembolleri görüyoruz. o kabile,... aynı zamanda gözlemlenebilir.
Onların penceresinden, İran 'ın Orta Asya ve Kafkasya' ya kadar geniş bölgelerine yerleşen Ghashqai alt klanının herhangi bir alt klanının yaşamı, kadim yaşam alanlarını, mezarlıklarını, hatta göçmenliklerini, şubelerini ve topluluklarını güzelce gözlemleyebiliriz.
Reef sanatları, farklı iklim ve zamanlarda kültürlerin çevirmenlerini tanıyan araştırmacıları ilk elden tanıyan belgelerdir ve konuşmaları her zaman ve mekanda sıklıkla resim ve işaretler yardımıyla, herkes için. Dünya milletleri aynı oldu.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Gachsaran, Haftgöl ve... 'deki mezar taşına Qashqai' li bir çocuğun şapkasında ayak izleri görülebilen eski bir sembol.
Taş Yer: Swarabad Arak Keşfi: Ahmadi Moeen Fotoğraf: Muhammed Naseri Fard Tarih: Ağustos 1400


1 Eylül 2021 Çarşamba

KUTLU OLSUN: Kazakistan: 30 Ağustos Kırgızistan: 31 Ağustos Özbekistan: 1 Eylül.

 


Kıpçak Araştırmaları: Burçoğlu Kabilesi

 



Kıpçak Araştırmaları: Burçoğlu Kabilesi
Kıpçaklar etnik oluşumları itibariyle bir boylar konfederasyonudur. İçerisinde Kıpçak kökenli kabilelerin yanında Moğol, İranî ve Oğuz kökenlileri de görmek mümkündür
(1). Kıpçak kabilelerinin İrtiş’ten Tuna’ya kadar olan geniş bir saha da yayıldıklarını ve toprakların bir süre sonra Deşt-i Kıpçak olarak adlandırıldığını görüyoruz. Bu yazıda anlatılacak olan Kıpçak kabilelerinden Burcoğlu kabilesi, Arap Kozmografyacı Dımışki’nın Altınorda Devleti zamanında bahsettiği Kıpçak kabilelerinden birisidir.
(2).Burcoğlu kabile adının değişik söyleniş şekilleri bulunmaktadır. Rus vekayinamelerinde Burçeviç, Dımişki’de Burçoğlu, Nüveyri ve İbni Haldun’da Burcoğlu, Macaristan Latin belgelerinde Borchol olarak bu kabile adını görüyoruz.
(3). Laszlo Rasonyi’ye göre bu adın tam Kumanca karşılığı Burcoğlu’dur.
(4). Bu Kıpçak kabile adının hangi manaya geldiği konusunda tarihçiler tarafından farklı görüşler ileri sürülmüştür. Süleyman Eliyarov’a göre Burcoğlu kelimesi Böriçik ile ilgilidir. Dolayısıyla bu kabilenin adının anlamı “Kurdoğlu”dur. Eliyarov ayrıca Rus tarihçi N. Baskakov’un Burcoğlu adını “Börili” adından getirdiğini ileri sürmektedir.
(5). Rasonyi ise bu konuda tamamen farklı bir görüş ortaya atmıştır. Ona göre kabile adının kökeni Burç yani “Karabiber”le ilgilidir.
(6). Fakat Rasonyi’nin bu iddiası Golden tarafından pek inandırıcı bulunmamıştır. Kıpçak Türkçesi’nde bilindiği gibi Burç “Karabiber” anlamında kullanılmıştır. Ancak bunu kesin olarak Burcoğlu kabile adının kökeninde görmemiz mümkün değil. Zira Eliyarov ve Baskakov’un verdiği “Kurt” manası da pek mantık dışı görünmüyor.
Burcoğlu kabilesinin ana yurdu Deşt’i Kıpçak’ta olduğu anlaşılıyor. Rasonyi, Dımişki’nin verdiği bilgiye dayanarak Burcoğlu kabilesinin Moğol istilasından evvel Kıpçak’ta yaşayan bir Kun kabilesi olduğunu belirtmiştir.
(7). Ukraynalı tarihçi Pritsak Burcoğlu kabilesinin yazları Orel Nehri kıyısındaki Kara Orman’da yaşadıklarını, kışlaklarının ise Yukarı Donets’de bulunduğunu söyler.
(8)Süleyman Eliyarov’a göre ise bu kabile Dnyeper’in şimdi Volçya Reka (Kurd Çayı) denilen sol kolu üzerinde yerleşmiştir.
(9). Buradan şunu çıkartabiliriz ki Burcoğlu kabilesi bugünkü Ukrayna arazisinde Orel ile Dnyeper ırmakları arasında yurt tutmuştur.
(10).Kıpçak kabileleri 11.yüzyılın başlarından itibaren Altaylardan Tuna’ya kadar olan geniş sahada yaşıyorlardı. Her bir kabile kendi liderlerinin idaresi altında bağımsız olarak hüküm sürüyordu. Bu dönemde Ruslarla gerek savaş gerekse diğer yollarla (ticaret, evlilik bağı v.s.) temas kuran Kıpçak kabileleri bu yeni komşularınca “Vahşi Kıpçaklar” ve “Vahşi Olmayan Kıpçaklar” olarak sınıflandırılıyorlardı. Vahşi Kıpçaklar ilk olarak Rus, Kiev kroniklerinde (12.Yüzyıl) geçiyorlar.
(11). Toksoba, Ölberli, Barlı, Yetoba, Terteroba gibi kabileler bahsedilen Vahşi Kıpçaklar grubuna dâhildiler. Burcoğlu, Urusoba, İtoba gibi kabileler ise Vahşi Olmayan Kıpçaklar olarak geçiyorlar. Bunlar diğer kabilelere nispeten Ruslarla iyi ilişkiler içinde olan Kıpçak gruplarıydı. Bolat Kumekov, Burcoğlu kabilesi ile ilgili olarak: “Ayrıca Batı Kıpçak Federasyonu’nda yönetici sülale Toksoba ve Burcoğlu’ndan çıkardı” bilgisini veriyor.
(12). Bundan da anlaşılıyor ki Burcoğlu Güney Rusya’daki Kıpçak kabileleri içerisinde üst tabakayı oluşturan kabilelerden biridir.
13.Yüzyılda vuku bulan Moğol istilası Güney Rusya steplerinde yaklaşık 200 yıldır süregelen Kıpçak hâkimiyetine ağır darbe vurdu. Özellikle 1223’teki Kalka savaşı Kıpçaklar için büyük bir hezimet oldu. Kıpçaklar bu savaşta Ruslarla birlikte Moğollara karşı koymaya çalıştılar; fakat manevra kabiliyeti yüksek, disiplinli Moğol süvarileri karşısında tutunamadılar. Netice de bazı kabileler çeşitli yerlere dağıldılar bazıları ise Moğol ordusuna katılarak katliamdan kurtulabildiler. Deşt-i Kıpçak üzerine Batu Han zamanında yapılan bir diğer Moğol akınında Kıpçak Han’ı Köten (Kotan) 40.000 atlı ile birlikte Macaristan’a iltica etti. Yukarıda bahsi geçen Burcoğlu kabilesinin bir kısmı Moğollardan kaçarak Macaristan’a göç etmişlerdir.
Burcoğlu kabilesinin etnik kökeni hakkında Fahrettin Kırzıoğlu ve Yücel Öztürk değişik yorumlarda bulunmuşlardır. Kırzıoğlu’na göre Bulgarlar’ın bir kolu olarak sayılan Barsıllar ile Burcoğlu kabilesi aynıdır. Kıpçaklar adlı kitabında bununla ilgili olarak şu bilgileri veriyor: “Hâlbuki bu kabilenin mühim bir kısmı, bugün Orta Kür ırmağı sağında eski Gogaren ülkesinin doğu kısmında, kendi adlarıyla Borçalı tesmiye olunan (Tiflis-Revan arasındaki) sancakta Borçalılar (ve Karapapaklar) adı ile yaşamaktadırlar. Bu Borocoğlularda Kafkasya güneyine, eski Hazarlar zamanında geçmiş görünüyorlar ’’
(13). Buna göre önceleri bir Bulgar kavmi olan Barsıllar daha sonra Hazarlar’a intisap ediyorlar. Hazar devleti yıkıldıktan sonra da bir Kıpçak kabilesi haline geliyorlar ki bu pekte inandırıcı gelmiyor. 10. yüzyılın ikinci yarısında Rusların ve Kıpçakların darbeleriyle yıkılan Hazarlar içerisindeki bir kavmin daha sonra önemli bir Kıpçak kabilesi haline gelmesi düşünülemez. Ayrıca daha önce Burcoğlu kabilesinin Ruslarla iyi geçinen Vahşi olmayan Kıpçaklardan olduğu belirtilmişti. Burada da mantık dışı bir durum söz konusu. Burcoğlu kabilesi şayet Barsıl kavminin devamıysa neden Barsıllar kendilerinin düşmanı olan Ruslarla daha sonra iyi geçinmeye başladılar? Yücel Öztürk’te ilginç ve bu iddiaya benzer bir bilgi sunuyor. Öztürk’e göre Peçeneklerin Boru Tolmaç kabilesinin adı ‘’Borça’’, ‘’Boroç’’, ‘’Borçalı’’, ‘’Burçeviç’’ şekillerinde adlandırılan Kafkasya Kazak uruğu ile benzerlik taşıyor.
(14). Burada Burceviç yani Burcoğlu kabilesi hem Kafkasya Kazak uruğu olarak sayılıyor hem de kabilenin adı Peçenek kabilesi Boru Tolmaç ile özdeşleştiriliyor. Fakat bu iddiaya katılmakta yine pek mümkün görünmüyor. Özellikle Boru Tolmaç ile Burçeviç, Burcoğlu arasına herhangi bir ilgi görünmüyor. Boru kelimesi renk ifade eder ve ‘’ boz ‘’ anlamındadır. Tolmaç ise kişi adıdır.
Burcoğlu kabilesi sadece Güney Rusya ve Macaristan’da değil Mısır’da da karşımıza çıkmaktadır. Mısır Memluk sultanları Baybars ve Kalavun bu kabileye mensuptular. Kırzıoğlu’na göre Anadolu’da Diyarbakır taraflarına Burcoğlu kabilesine rastlanmıştır.
(15).Adana eyaletinde ‘’Boruculu’’ ve Bozok, Karahisar-ı Şarki sancaklarında “Burclu” adlı konar-göçer topluluklarının isimleri Burcoğlu kabilesini hatırlatıyor
(16). Yine Artvin’in Borçka ilçesinin isminde de bu kabilenin ismi ile ilgili bir benzerlik görünüyor.
11. ve 12. yüzyıl Rus vekayinamlerinde Burcoğlu kabilesinin ismine rastlanıyor. 1096’da Lavrentiyev Vekayinamesi’nde Burçeviç adından, 1193’de İpatiyev Vekayinamesi’nde İzay Burçeviç kişi adından bahsediliyor
(17). Macaristan ve Romanya’da yine Burcoğlu kabilesinin izlerini taşıyan yer ve kişi adlarına tesadüf ediliyor. 1266 ve 1288 tarihli vesikalarda Macaristan’da Borchoul kabilesinin adı geçiyor : “Keyran, Dominus de Cumanis de genere Borchol” (Borçol soyundan Keyran, Kuman Beyi), (Gyarfas II, 410) ; 1288 : “Keyran de genere Borchoul” (Borçoul soyundan Keyran), ( Temeş Vilayeti Tarihi, IV, 6)
(18). Macaristan’daki Kıpçaklar’a mensup Türkolog İstvan Mandoky Kongur, Nagykunsag’a bağlı Temeş ilindeki Kun semtinin Borcsol Hanedanı’nca oluşturulduğu bilgisini veriyor
(19). Romanya’da ise kişi adı olarak bu kabilenin izleri görülüyor: 1442 pana Bourçula komisa ( vali Borçul beye), 1148: pana Borçula
(20). Yine bu bilgileri veren Rasonyi 1448’de Moldova’da Borçul adlı bir asilzadenin bulunduğunu haber veriyor
(21). Burcoğlu kabilesinin esas mıntıkası yani anayurdu diyebileceğimiz Ukrayna’da bu kabilenin hatırasını taşıyan bir yer adı Yücel Öztürk tarafından tarafından tespit edilmiş. Buna göre Kamaniçe Eyaletine bağlı Kamaniçe Liva’sının Eskala nahiyesinin varoşlarından birinin adı Burcon (Burcuve) olup, bu Slav dillerine Burçeviç olarak geçen kabileyle ilgilidir
(22).Son olarak şunlar söylenebilir ki Burcoğlu kabilesi Deşt-i Kıpçak’ta ki boylar arasında üst tabakaya mensup bir boy olarak yöneticiler çıkarmışlardır. Bugünki Ukrayna arazisini yurt tutmuşlar ve zamanla Macaristan, Romanya ve Mısır gibi ülkelere de göç etmişlerdir. Onlardan geriye sadece hatıralarını yaşatan yer ve kişi adları kalmıştır.
Esen Kalın,Türk Kalın...
DİPNOTLAR
(1) Peter Golden’a göre Kay kabilesi Proto Moğol Hsien-pi kavimler birliğine mensuptur. Bkz. Peter Golden Kıpçak Kabilelerinin Menşeine Yeni Bir Bakış, Uluslar arası Türk Dili Kongresi 1988 (26 Eylül 1988-3 Ekim 1988), Ankara, 1996, s.49.
(2) Dımişki’nin saydığı Kıpçak kabileleri arasında Bergü, Toksoba, İtaba, Barat, İleris, Mingür(z)oğlu, Yimek, Toğ-Yaşkut, Kumangu, Buzangi, Beçene, Karabörklü, Uzur Çortan gibi kabilelerde vardır. Laszlo Rasonyi, Doğu Avrupa’da Türklük, çev. Yusuf Gedikli, İstanbul, 2006, s.130, 131.
(3) Golden, a.g.m. , s.54
(4) Rasonyi, a.g.e. , s.131
(5) Eliyarov, Süleyman, Kurddan Türeyiş Efsanesinin Tarihi Coğrafyasına Dair, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı: 65, Nisan 1990, s.84.
(6) Rasonyi, a.g.e. , s.192
(7) Rasonyi’nin buradaki Kun ifadesinden Kuman adını anlamalıyız. Macarlar, Kuman-Kıpçaklar’ı “Kun” olarak adlandırıyorlardı. Rasonyi, a.g.e. , s.146
(8)Omeljan Pritsak, Doğu Avrupa’da Türkler, Genel Türk Tarihi, II. Cilt, ed. H.C. Güzel, Ali Birinci, Ankara, 2001, s.198
(9) Eliyarov, a.g.m. , s.84
(10) Peter Golden, İdrisi’nin Dnyeper’in yukarısında, Rus topraklarında yer alan Berizula adlı bir kasabadan bahsettiğini bildiriyor. Bkz. P.B.Golden,Hazar Çalışmaları, çev. Egemen Çağrı Mızrak, İstanbul, 2006. s.168.
(11) Melek Özyetgin, 14. Yüzyılda Ünlü Arap Filolog Ebu Hayyan’ın Bilgisi Dahilindeki Türk Dünyası, Türkoloji Dergisi, Cilt XVI. , Sayı: 2, Ankara, 2003, s.46
(12) Bolat Kumekov, Kıpçak Hanlığı, Türkler, Cilt II, Ed. H.C.Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara, 2002, s.783
(13) Kırzıoğlu, Fahrettin. Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, Ankara, 1992, s.42
(14) Öztürk, Yücel. Özü’den Tuna’ya Kazaklar -1, İstanbul, 2004, s.163
(15) Kırzıoğlu, a.g.e. , s.42
(16) Burclu Cemaati Yörükan Taifesi ve Mamalu Aşireti’ne mensuptur. Bkz. Cevdet Türkay, Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatlar, İstanbul, 2005, s.224
(17) Rasonyi, a.g.e. , s.192
(18) Rasonyi, a.g.e. , s.192
(19) İstvan Mandoky Kongur, Kumanlar’ın Tarihi, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: 115, Temmuz 1996, s.18
(20) Rasonyi, a.g.e. , s.192
(21) Rasonyi a.g.e. , s.146
(22) Öztürk, a.g.e. , s.17
EGİTİSİM.GEN.TR

TOMRİS Filmi 3.Eylül'de Sinemalarda

 


TOMRİS Filmi 3.Eylül'de Sinemalarda
Yönetmen: Akan Satayev
Oyuncular: Erkebulan Dairov, Adil Akhmetov, Almira Tursyn
TOMRİS HATUN -TÜRKLERİN İLK KRALİÇESİ
Saka Türkleri’nin başına geçerek Pers İmparatorluğu'nu yenen, Türk tarihinin ilk kadın hükümdarı Tomris Hatun’un hayatını ve zaferlerini anlatan “TOMRİS” filmi izleyiciyle buluşacak. Kıvrak Zeka, Askeri Deha, Türk Kadınının Gücü: TOMRİS M.Ö 6. yüzyılda, kocasının ölümüyle tahta geçmek zorunda kalan Tomris Hatun, askeri dehası, kıvrak zekası, taktiksel ve politik becerileriyle dağılmakta olan İskit-Saka İmparatorluğu’nu yeniden Orta Asya’nın hakimi yaptı. Ordusuna komutanlık ettiği savaşta, devrinin en güçlü devleti Pers İmparatorluğu’nu yenerek Türk ve dünya tarihine adını altın harflerle yazdırdı.