29 Aralık 2020 Salı

Taş Devri'nde klm sıkça bahsedilen gergedan, neredeyse tamamen donmuş toprakta bulundu.







 Taş Devri'nde klm sıkça bahsedilen gergedan, neredeyse tamamen donmuş toprakta bulundu.

Bu 3-4 yaşındaki gergedan, geçen Ağustos ayında Yakutia'nın (Sakha) Abiysky ulusunda (bölge) permafrostta bulundu. En az 20.000 yıl önce ilgili bir keşif.



Tuva'da labirent şeklinde bir Türk adası! 1300 yıldır kimse neden yapıldığını bilmiyor

 









Tuva'da labirent şeklinde bir Türk adası! 1300 yıldır kimse neden yapıldığını bilmiyor
Porbajın, Tuva Özerk Türk Cumhuriyeti'nin güneydoğusunda bulunan, Tere Gölü'nün tam ortasındaki bir adanın üzerine kurulmuş 6 hektar alanı kaplayan 1300 yıllık bir yapı. Porbajın aslında küçük bir kale. Dört yanı surlarla çevrili ve dört köşesinde burçlar yükseliyor. Labirent şekilinde yapılan kalenin ne amaçla kullanıldığı halen gizemini koruyor.
1-Araştırmacılar bu yapının Uygur Türkleri tarafından yapıldığı görüşünde. 'Porbajın' adı, 'Toprak Ev' anlamına geliyor. 'Bajın' sözü bu açıdan 'Bayındırlık' sözcüğüyle aynı kökenden sayılıyor. Porbajın'ı ilk keşfeden Rus Arkeolog D.A.Klementz, Doğu Sibirya'ya bir coğrafya araştırması için gittiğinde bu yapıyı keşfetmiş.
2-Klementz yapının 200 kilometre ötesindeki bu günün Moğolistan sınırları içinde kalan Kara Balasagun kentinden ayrı bir yapıda inşa edildiğini fark etmiş. Ondan 60 yıl sonra ise USSR etnografya enstitüsü çalışanı olan S.I Vainshtein burada araştırmalarını yapmış.
3-İlk etapta bakıldığında dörtgen bir ada şeklinde olan tarihi kalıntılar, aslında labirent şeklinde yapılmış. Yapının neden bu şekilde kurgulandığı veya ne amaçla kullanıldığı halen gizemini koruyor.
4-Vainshtein, araştırmalarından sonra Klementz'in söylemlerine benzer olarak bu yapının MS 750 yılında Uygur Hanı Bayançur Han tarafınca yapıldığını ortaya sunmuş. Kenti çevreleyen surların, mimari biçim benzerliklerinden dolayı bazı Çinli ustalara yaptırıldığı düşünülmekte... Vainshteinin teorisinden başka öne sürülen bir teori olmasa da yine de bazı tartışmalar hâlâ devam ediyor.
5-Selenge yazıtlarında ise burası ''Sonbahar geldiğinde ordumu ayarlamak için burasını kurdum'' şeklinde geçiyor. Bu ilginç yapının etrafında uzun zaman boyunca kazılar yapıldı. Bu kazı çalışmalarına günde yaklaşık 100 kişi katıldı.
6-Yöneticiler, uzman araştırmacılar ve gönüllü öğrencilerden oluşan kazı ekibi dönüşümlü olarak kesintisiz çalıştılar. Tere Gölü, etrafı dağlarla çevrili 1300 rakımlı bir platoda yer aldığı için kazı çalışmaları rahat yapılamadı.
7-Kazıların rahat yürütülebilmesi için göl içindeki kaleye özel olarak yapılmış 1400 metre uzunluğundaki tahta köprüden ulaşım sağlandı. Porbajın kazısı, hâlâ büyük çaplı bir kurtarma ve araştırma faaliyeti olarak biliniyor. Tuva'ya gidenler için ilgi çekici yerlerden biri de 'ovo'lar.
8-Dağların zirve noktalarına yapılan ovolar, Tuvalılar için kutsal ibadet yerleri. Ayrıca Porbajın ve çevresinde Türk anıtmezarları ve yazıtlar da bulunuyor.
Üzerindeki yazılar neredeyse silinmek üzere olan bu mezar taşları, kazı ekibinin başkanı Prof. Dr. Dimitry Vasilyev tarafından saha araştırmalarında tespit edilmiş.

28 Aralık 2020 Pazartesi

Afgan-Peştun milliyetçiliğinin kıskacındaki Güney Türkistan

 



Afgan-Peştun milliyetçiliğinin kıskacındaki Güney Türkistan
Afganistan, Peştun milliyetçiliğini esas alan, Bir Afgan devletidir. İster İslami olsun, ister Komünist veya liberal Afganistan’da geçerli olan yönetim biçimi Peştun milliyetçiliğine dayanan ve diğer azınlıkların Afganlaştırılmasına ve asimile edilmesine dayanır.
Afganistan’da Türkler çoğunluk olarak büyük Türkistan’ın bir parçası olan Güney Türkistan’da yaşarlar. Güney Türkistan hudutları Anglo-Rus ittifakı tarafından tayin edilmiştir. Pakistan ile Duran hattı ve İran’la sınırlar çizilmiştir. Kuzeyden Amu Derya’sıyla Türk Cumhuriyetleri ile sınır olmuştur. Güney Türkistan büyük Türkistan’ın bir parçasıdır. Güney yani Pakistan’la Afganistan sınırı olarak bilinen Durran hattını Regway ve Durrand isminde iki Anglo tayin ederken İranla Afganistan sınırını Fahreddin Paşa çizmiştir. Bu belirlemeyle Horasan şimdiki Afganistan ve Güney Türkistan topraklarında olmasına rağmen Meşhed ili dahi İran’a bırakılmıştır.
Güney Türkistan’ın % 60’ı ekilir. Geri kalan kısmı ise sarp dağlıktır. Hindukuş dağları Tirbendi Türkistan ve Baba dağları gibi çeşitli isimlerle kuzeydoğudan kuzeybatıya uzanıp Afganistan’ın belkemiğini oluşturur. Orta kısım başşehri Bamyan yazları çok serin olup, Hazara Türkleri yaşamaktadırlar. Kuzeyde ise Türk boyları Turanlılar ikamet etmektedir.
Irmaklar: Türkler her nerede yaşadıysa ırmaklara yakın yerlerde ikamet etmişlerdir. Bunlardan biri de Amu Derya ırmağıdır. Amu Derya Afganistan’daki Pamir Dağlarından başlayıp Tacikistan, Özbekistan, Tükmenistan’dan geçerek Aral gölüne dökülür. Uzunluğu 2400 km’dir. Kökçe ırmağı ise Pamir dağından başlar. Kunduz ırmağı Hazaracat Bamyan’ından geçip Amu Derya ırmağı ile birleşir. Uzunluğu 480 km’dir. Taşkorgan ırmağı Hazaracat’tan başlayıp Ergenekon çöllerine kadar varır. Uzunluğu 190 km’dir. Belh ırmağı Hazaracattan başlayıp tarihi Belh şehrine akar ve uzunluğu 480 km’dir. Serpul ırmağı Orta Türkistan’daki dağlardan süzülerek Şıbırgan’a akar, uzunluğu 320 km’dir. Kaysar ırmağı Türkistan dağlarından başlayıp Maymane ve Andhoy’a dökülür. Uzunluğu 320 km’dir. Herat ırmağı Hindukuş dağlarından başlayıp İran’dan geçip Türkmenistan’a dökülür. Uzunluğu 650 km’dir. Margab ırmağı Tribendi Türkistan’dan başlayıp Afganistan’dan geçip, 700 km. Afganistan, 700 km de Türkistan’dan geçer. Hilmend ve Argandap ırmakları Hazaracattan başlayıp İran topraklarına akar. Hilmen ırmağının uzunluğu 1300 km, Argandap ırmağı 56 km’dir. Kabil ırmağı Kabil dağlarından başlayıp Pakistan topraklarında Sın ırmağı ile birleşir. Uzunluğu 350 km’dir.
Ülkenin büyük kısmı ise ilkbahar yağmuru ile sulanır. Ülkenin gerçek ormanları güneyde yer alır. Orta kesimdeki dağlarda fıstık ağaçları yetişmektedir.
Afganistan’ın komşuları ile ticari ve gidiş gelişte şu gümrükler kullanılmaktadır; Pakistan’la sınır olan Celalabad kentinde Hayber gümrüğü, İran ile İslamkala , Türkmenistan’la iki gümrük olup birisi Heratta Turgundi ve Faryab ilçesi Andhoy’da Akina, Özbekistan sınırında Hayratan, Tacikistan sınırında ise Şirhanbender gümrükleri bulunmaktadır.
Afganistan’da Türklerin sayısı tahminen 10 milyon civarındadır. Afganistan’da yaşayan Türkler farklı boylardan oluşmaktadırlar.
1- Özbekler: Özbeklerin sayısı tahminen 6 milyondur. Özbek Türkçesi konuşmaktadırlar. Özbekler Hindukuş dağlarının kuzeyinde yani Afgan Türkistan’ın da yaşarlar. Özbekler, yani Türkler Afganistan’ın doğusu yani Bedahşan’dan Herat’a kadar uzanan illerde yaşamaktadırlar. Özbekler ziraat ve ticaretle meşguldürler. Hayvancılık önemli bir geçim kaynağıdır. Afganistan’ın en iyi atlarını Özbekler olarak bilinen ki bu sadece kuzey bölgesinde*yetiştirmektedir. Koyun karakolu Türkler üretirler, dünyaca ünlü olup, Avrupa ve Amerika’ya satılır. Özbekler de diğer milletler gibi hakları mahrum edilmiş ve Peştunların zulüm ve işkencesinin altında yaşamışlardır. Özbeklerin yaşadığı Cevzican (Şibirgan) da doğalgaz kaynakları vardır. Ülke ekonomisine çok katkı sağlıyor. Afganistan’ın kuzeyinde her yerde maden çıkmış ve çıkmaktadır.
2- Türkmenler: Türkmenlerin sayısı ise 2milyondur. Türkmenler de Özbek Türkleri gibi Afganistan’ın kuzey bölgesinde Türkistan bölgesinde Amu Deryanın güneyinde yaşamaktalardır. Türkmenler de hayvancılık, ziraat, halıcılık gibi işlerle uğraşmaktadırlar. Türkmenler ve bütün Türkler sarı ırktan gelmekte ve Hanefi mezhebine mensupturlar.
3- Kırgızlar: Kırgızların sayısı 400 bin civarındadır. Kırgızlar da Türk ırkına mensuplar. Afganistan’ın kuzey doğusu aynı zamanda doğu Türkistan’ın batısında Vahan koridorunda yaşamaktadırlar. Kırgızlar da hayvancılık ve tarımla… uğraşırlar ve çadırlarda yaşarlar. Ruslar Afganistan’a gelince Kırgızları Vahan’dan Pakistan’a sürgün ettiler. Onlardan bir çoğu 1982’de o zamanki Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye’ye götürülüp yerleştirilmiştir.
Aslında Afganistan’da Türkler ciddi bir azınlık teşkil etmeseler de, genelde azınlık gibi gösterilmişler. Nüfusun % 17’sini oluşturan Türkler Hindukuş dağlarının bitişi ve Afganistan’ın Tükistan’ı olarak bilinen kuzey bölgesinde çoğunluğu oluşturmaktadırlar. Milattan sonra birinci yüzyılda yaşamış olan en eski Türk boyu Yuhaçiler’den 1747’ye kadar yani Nadir Afşara kadar yönetim hep Türklerin elinde olmuştur. 250 yıldır ülkeyi yöneten Peştunlar, Türkleri yönetimden safdışı bırakmışlardır, Yapılan nüfus sayımında da Türklerin nüfusu gerçek dışı gösterilmiştir.
Afganistan’da Peştunlardan sonra ülkenin en kalabalık nüfusunu Türkler oluşturuyor. Türkler Afganistan’ın kuzeyinde Türkistan bölgesinde yaşarlar. Afganistan Türkistanı olarak meşhur olan bölge her ne kadar Afganistan sınırları içinde kalsa da Hazar Denizinden Kaşgara, Vurallar’dan Hindukuş dağlarına kadar uzanan büyük Türkistan’ın doğal bir parçasıdır. Ülkenin en doğusundan Vahan koridorunun en batısındaki tarihi Herat’a kadar uzanan Afganistan Türkistanı Katagan ve Türkistan olmak üzere iki bölgeye ayrılmaktadır. Bir Özbek beyi ve beylik başı olan Katağan bölgesinin merkezi Kunduz ve Türkistan bölgesinin merkezi de Cevizcan (Şıbırgan) dır.
Afganistan’ın kuzeyinde Çoğunlukla Türkler yaşar yani Özbekler, Türkmenler, Kazaklar, Kırgızlar, Kızılbaşlar, Karakalpaklar gibi Türk toplulukları yaşamaktadır. Ülkenin güneyinde de Türk boyları bulunmaktadır. Ancak bunlar çoğunlukla maalesef Peştunlara karışmış milli kimliklerini kayıp etmişlerdir. Kuzeyde herkes Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşmaktadırlar. Türklerin sayısı 5 milyon olarak tahmin edilmektedir. Bunun çoğu Özbek, bir kısmı Türkmen geri kalanı da diğer Türk topluluklarındandır. Türkmenler, Özbekler Moğol karışımı bir ırktır.
1468’de Özbekler ikiye ayrıldılar. Bir grup Sir deryaya yerleşerek bugünkü Özbekistan’ı kurdular. İkinci grup ise başı boş olarak göçebe hayatı yaşadılar ve bu gruba kazak ismi verildi ve sonra küçük Hanlıklar (Beylikler) kurdular. Türkmenler ise 19. yy. a kadar göçebe hayatı yaşıyorlardı. 20. yy. da hepsi birden yerleşik hayata geçtiler. 1920’de Bolşeviklerle amansız bir mücadele verdiler. 7. yy. dan beri Afganistan’da yaşayan Türkmenler önemli bir kısmı 1887’de Afganistan’ın sınırının çizilmesiyle bugünkü Türkmenistan’a geçtiler. 1920-30’da Ruslar Türkistan’a ilerlemesiyle büyük bir Türkmen göçü Afganistan’a başladı. Kazak Türkleri de Rusya’nın zulmünden kaçıp Afganistan’da yaşamışlar. 50 bin civarındadırlar. Karakalpak Türkleri de Özbekçe ve Türkmence’den farklı bir konuşmaları vardır. Sayıları 20 bine ulaşır. Bunlar Afganistan’ın güneyinde Celalabad kentinde yaşarlar. Afganistan’da tek şii Türk gurubu olan Kızılbaşlardır. 18. yy. larda Afganistan’ı işgal eden Nadir Afşar kentini de geriye bırakmıştır. Sayıları 60 bin olarak tahmin edilir. Afganistan’daki Türkler genelde Ziraat, ticaret, hayvancılık, halıcılık, tarım… gibi şeylerle uğraşmaktadırlar. Dillerini, kültürlerini, örf ve adetlerini halen kayıp etmişlerdir, Hanefi mezhebine mensupturlar. Sadece Kızılbaş Türkleri şii olup Farsça’nın tesirinde kalarak Farsça konuşurlar ama Türk olduklarının bilincindedirler.
4- Hazaralar: Hazaraların nüfusu ise 2 milyon civarındadır. Afganistan’ın orta kısmı, yani merkezde ve Hindukuşun tepelerinde yaşarlar. Orasına Hazaracat ismini koymuşlardır. Araştırmalara göre Hazaralar Moğol soyundan geldikleri iddia edilmektedir. Cengiz Han onları geri bırakmışlardır. Başka bir araştırmacılara göre ise Hazaralar Farsça konuştukları için Moğollardan önce İranlılar bırakmış olabilir. Hazaraların bir kısmı da İran sınırı yakınlarında yaşamaktalar. 1890’da Abdurrahman Han Hazaralara çok zulüm etti ve çok sayıda insanları katletti ve her şeyden mahrum bırakmıştır. Hazaralara Peştunlar çok zulüm ettiler, ağır işlerde çalıştırdılar. Arazileri, evleri ellerinden alınıp Peştunlara verildi. Bu işkencelerden biride "kafa dur ki bununla eğleniyorlarmış. Hazaralar tarım ve hayvancılıkla*oyunu” uğraşıyorlar, bölgeleri dağlık olduğu için ziraate müsait değildi. Hazaralar çok fakir ve geri kalmış bir topluluktur. Onların baş şehri Bamyandır ve Afganistan’ın kömürü ordan sağlanıyor. Hazaralar Afganistan’ın en kalabalık şii grubundan biridir.
Afganistan’ın dördüncü etnik grubu olan Hazaralar Moğolların yani Cengiz han’ın askerleri olarak bilinir. Besut aşireti saf Hazara olarak sayılmış ve Hazarlar dağlarda hayat sürmekteler. Hazaraların bir kısmı Peştunlar ve Taciklerle evlenerek onların kültürleri altında kalmışlar. Hazaralar Farsça konuşmaktalar. Konuştukları dilde çok sayıda Çağatay Türkçesi ve Moğolca kelimeleri ve deyimleri mevcuttur. Yaptıkları en yaygın işleri ise hamalcılıktır. Komünistler döneminden beri yani 1979’dan beri Hazaracat bağımsız bir yönetime sahiptir ve İran desteklemektedir. İran onlara hem dil hem mezhep olarak yakın olduğu için onların aracılığı ile etkisini Afganistan’da yaymaktadır.
Hazaralar 13. ve 15. yüzyıllar arasında bölgeye gelen Moğolların torunu olarak bilinir. Hazaralar daha önceleri Budizm dinini benimsediği iddia edilmekte ve kendilerini Türk ve Moğol karışımı olduklarını da iddia etmekteler. Hazaralar diğer Türkler gibi 250 yıldır iktidar tarafından dışlanmışlar.
Afganistanda Türklerin bağımsızlık mücadelesi,ülkeyi işgal eden komünist rus yönetimi ve onların işbirlikçisi yerli Afgan komunistlerine karşı ve komunizm yıkıldıktan sonra kurulan islamı kisveli peştun milliyetçiliği diye dönemlere ayrılır. Sovyet işgali döneminde Türkler Özbek ve Türkmenlerin çoğu ilk başta Tacik asıllı "Burahaneddin Rabbani” liderliğindeki "Cemiyet-i İslami-yi Afganistan” örgütü tarafında, Sovyetlerle mücadele etmişler fakat bu örgütte onlara Peştun ve Taciklerin kendi soydaşları gibi davranmaması üzerine Afganistan Özbekleri ve Türkmenlerinin ortak bir toplantısıyla 1981 sonlarında " Şimali Afganistan illeri İslami Birleşmesi (İttihad –ı İslami Velayetha-i Şimal-i Afganistan)” adıyla yeni bir örgüt kuruldu. Bu örgüt modern Türkiye’yi kendine örnek alıyordu. Birliğin başkanlığına önce Abdulkerim Mahdum, onun ardından da Özbekistan göçmeni Pakistan vatandaşı olan Azad Beg Kerim getirildi. Azad Beg’in çalışmaları sonucu Afganistan’da bir Türk varlığından bahsedilir olmuştur. Ancak Azad Beg Kerim’in Afganistan vatandaşı olmaması, bölgedeki bazı Özbekler’in, Sovyet işgali ve işgal sonrası komünist rejime karşı farklı örgütlerin saflarında mücadele etmelerine neden oldu. Bölge Özbekleri ve Türkmenlerin bir kısmı, dönem hükümetinin Özbek asıllı bir general olan General Dostum’u desteklemekteydiler.
Afganistan’da komünist rejimin yıkılmasından sonra, kısa bir süre de olsa Azad Beg Kerim ve General Dostum işbirliği içinde bulunmuş, bölgedeki Özbekler de bu ikisi etrafında toplanarak bir ittifak kurabilmişlerdir. Fakat General Dostum liderliğinde "Cünbüş-i Milli-yi İslami Afganistan” adıyla yeni bir örgütün kurulması, bölgedeki Özbeklerin iki gruba ayrılmasına neden oldu. Ancak Afganistan’ın kuzeyinde kendi yönetimlerini kurmuş olan her iki örgütte ittifak içerisindeydi. General Dostum’un kurmuş olduğu yönetim adı konmamış olsa da bir devlet görünümüne sahipti. Kuzey Afganistan’da kurulan yönetimin sınırları, kuzeydeki Kunduz ilinden, batıdaki Herat kentine kadar uzanıyordu. Yönetimin başkenti ise Afganistan Türkistan’ın tam ortasında bulunan Mezar-ı Şerif kentiydi.
Bu gelişmeler sırasında Türkiye’de General Dostum yönetimi ile yakından ilgilendi. Bunda Abdürraşit Dostum’un Türk asıllı olması, Afganistan’daki çok sayıda Türk’ün hakları için mücadele etmesi ve bu mücadeleye layık, demokratik bir çizgide sürdürmesinin büyük rolü olmuştur. Nitekim Türkiye Dostum Yönetimini destekledi. Mezar-ı Şerif’de konsolosluk ve Türkçe eğitimi veren birçok okul açtı. Bunu Türkiye’den Afganistan’a gönderilen insani yardım takip etti.*
General Dostum, dışarıda ilişkilerini geliştirmiş fakat içeride hala iktidarını tam olarak oturtamamıştı. İktidarına en büyük rakip olarak Faryab iline vali atadığı Resul Pehlivan’ı görüyordu. General Dostum gibi Özbek ve büyük bir aşiretten olan Resul Pehivan, Faryab’da bağımsız bir hükümdar gibi hareket ediyordu, ancak onun açıktan açığa ortadan kaldırılması Özbeklerin ikiye bölünmesine yol açabilirdi. Resul Pehlivan’ın bir cinayet sonucu öldürülmesi Dostum iktidarına karşı oluşan tehdidin ortadan kaldırılmasını sağladı. Fakat başta Resul Pehlivan’ın kardeşi Abdülmelik olmak üzere birçok kişi bu faili meçhul cinayetin General Dostum tarafından tertiplendiğini düşünüyordu. 1997 yılında Afganistan’da iktidarı ele geçirmek isteyen Taliban’ın kuzeye doğru ilerlemesini fırsat bilen Abdülmelik, General Dostum’dan intikam almak amacıyla Taliban tarafına geçmiş ve Mezar-ı Şerif’in Taliban’ın eline geçmesine neden olmuştur. 2001 Kasımına kadar Mezar-ı Şerif, Taliban kontrolünde kaldı. 9 Kasım 2001 tarihinde General Dostum, Mezar-ı Şerif’i Taliban’dan geri almayı başardı.
Kuzey Afganistan bölgelerini Taliban’a teslim eden General Malik ve onu destekleyen az sayıdaki Özbek’in hain olarak görülmesi, Azad Beg Kerim’in de ölümü, bölgedeki Özbek ve Türkmenler’in General Dostum liderliğindeki "Cünbüş-i Milli-yi İslami-yi Afganistan” örgütü etrafında toplanmasını sağladı. Günümüzde hala General Dostum bölgede çok güçlüydü.Fakat Afganistanda Taliban iktidarını sonlandıran Güç olan Özbek Türk’ü general dostum olmasına rağmen ABD ve Nato güçleri Yeni Afgan yönetiminde Türkleri dışlamışlar. CIA ajanı Hamid karzai iktidara getirerek Afganistanı Peştun Irkçısı bir ülke yapmışlardır
Karzai yönetimindeki Afganistanda Türk kökenliler birer birer yönetimden uzaklaştırılmış. Irak’a saldırıp, Irak’ı üç etnik parçaya ve mezhepsel olarak bölen ABD, Afganistan’a Sıra gelince, Türkler için federal bir yapı veya özerk bir bölge kurulmasına izin vermemiştir.
Türk Dünyasının en büyük düşmanları :Rusya, Çin, İran ve Irakta Türkmenleri katleden, Kukla Kürdistan’ı kuran ve Afganistan’da Türklere yaşam hakkı tanımayan ABD’dir.
Yücel TANAY
Kaynaklar:1) Afganistan'ın Yapılanmasında Siyasi ve Ekonomik Stratejiler
(Mehmet Akkurt)
http://www.millicephe.com/yucel.../112-guney-turkistan.html

27 Aralık 2020 Pazar

OKUNEVİTLER Hakasya ve sonraki sırayla gizemli Okunevitler (III sonu - MÖ II binyılın başı, Erken Bronz Çağı).

 




OKUNEVİTLER
Hakasya ve sonraki sırayla gizemli Okunevitler (III sonu - MÖ II binyılın başı, Erken Bronz Çağı).
Tunç Çağı'nın eski ve güçlü medeniyetlerinin şafaklarının zirvesini yaşadığı bir zamanda, Antik Sibirya'nın Okunevskaya kültürü ortaya çıktı ve gizemli bir şekilde kuzeyde kayboldu.
Okunev kültürü, adını 1928'de S.A. Teploukhov'un bu kültürün bir mezar alanını kazan ilk kişi olduğu Hakasya'nın güneyinde bir ulus olan Okunev bölgesinden alıyor.
Okunev sakinlerinin gizemi kökenlerinde, bilim adamları nereden geldiklerine kesin bir cevap veremiyor. Ancak kültürlerinin, bir süre birlikte yaşadıkları ve zamanla sadece onlarla değil, aynı zamanda Aborijin Neolitik nüfusun torunlarıyla da asimile olduğu Minusinsk Havzası topraklarında Afanasyevskaya'nın yerini aldığını biliyoruz (V. Ya. Butanaev "Hakasya Tarihi Üzerine Denemeler" bölümü) 1.4 P.B.Amzarakov tarafından düzenlenmiştir). Okunevitler, Afanasyeviler gibi, Kafkas görünümündeydiler, ancak ikincisinin aksine, farklı yerel kabilelerden kızları isteyerek eş olarak aldılar. Dolayısıyla karışık antropolojik görünümleri.
Okunev kültürü tek başına ortaya çıkmadı, ancak diğer şeylerin yanı sıra yerel kabilelerden gerekli olanı benimsedi: ritüellerden ve geleneklerden din ve sanata.
Gen.
Okunev sakinleri sığır yetiştiriciliği yaşam tarzına öncülük etti, koyun, inek ve at yetiştirdi, aktif olarak avcılık ve balıkçılıkla uğraştı. Hareket etmek için öküzlerin çektiği iki tekerlekli ve dört tekerlekli arabaları yaptılar.
Metalurjide de çok güçlüydüler, metal işleme teknolojisinde büyük başarı elde ettiler - sıcak dövme teknolojisinde ustalaştılar ve çoğu durumda saf bakır değil, işlevsel olarak daha mükemmel bir alaşım - arsenik bronz (V.Ya. Butanaev "Hakasya tarihi üzerine makaleler" bölüm 1.4, PB Amzarakov tarafından düzenlenmiştir).
Okunevitlerin düz tabanlı, kutu şekilli tabakları vardır. Üstelik tamamen gövde boyunca süslenmiştir. Okunev süsü çukurlar, zikzaklar ve bir satranç deseni ile karakterizedir. İlginç bir nokta, Okunev sakinlerinin mezarlarında neredeyse hiç et yemeği olmaması. Koyun, inek, karaca, maral, misk geyiği, samur, tilki, dağ sıçanı, su samuru, vaşak, ayı, kurt gibi çeşitli hayvanların kemikleri vardır. Fakat aynı zamanda, kural olarak, bunlar hayvanın yenmeyen kısımları, kafatası kemikleri veya dişlerdir. Muhtemelen bu hayvanların kemiklerinin mezarlara yerleştirilmesi, Okunevitlerin totem performanslarıyla ilişkilendirilmiştir. (V.Ya.Butanaev "Hakasya Tarihi Üzerine Denemeler" bölüm 1.4 PB Amzarakov tarafından düzenlenmiştir).
Konutlar ince ağaç gövdelerinden inşa edilmiş ve kare çitli mezar höyükleri yapılmıştır. Okunevitler ayrıca dağların tepelerine gizemli yapılar inşa ettiler.
Sanat
Okunev kültürünün en şaşırtıcı mirası güzel sanatlar: taş heykeller ve steller, levhalar ve kayalar üzerine gravür ve kabartma ile küçük plastik nesneler.
Okunev stelleri, üzerine antropomorfik ve diğer resimler oyulmuş dikey olarak yerleştirilmiş taş plakalardır. Üç boyutlu, heykelsi formda imgelerin yapıldığı bu stellere genellikle heykel denir. Uygulama tekniğine ek olarak, heykeller, kural olarak, daha karmaşık katmanlı bir kompozisyon ve ana görüntülerin geniş değil, levhanın dar tarafındaki konumu ile ayırt edilir. Heykel ve stel buluntu alanı, güneydoğu kısmı hariç, Minusinsk Havzası'nın tüm bölgesini kapsamaktadır. En fazla sayıda heykel Byur, Uybat, Ninya, Kamishta, Askiz, Es ve Teya nehirlerinin vadilerinde yoğunlaşmıştır. Birçoğu Tagar kültürünün höyüklerinin çitlerine yerleştirildi, ancak çoğu ortaçağın erken mezarları olan chaatas'ta idi. (V.Ya.Butanaev "Hakasya Tarihi Üzerine Denemeler" bölüm 1.4 PB Amzarakov tarafından düzenlenmiştir).
Okunev stelleri birkaç stilde sınıflandırılabilir. Erken bir aşamada iki gözle, boyunsuz ve kolsuz bir yüz çizildi. Gözler ve ağız arasında yatay bir ayrım çizgisi vardı. Bazen hayvanların başlarını, özellikle de yırtıcı kuşları tasvir ettiler.
Gelecekte, stil belirgin şekilde daha karmaşık hale geldi. Baş yatay çizgilerle üçe bölünmüştür, ortadaki kavisler burnu belirtir ve alında üçüncü bir göz belirir. Yanlarda boğa boynuzları çıkıntılı, kafasında da boynuzlar ve çeşitli geometrik öğeler var. Zamanla görüntülerde boyun belirir.
Daha sonraki zamanlarda taslağı çizmeyi bıraktılar. Yüzün her tarafında sadece iki oval göz ve "çatal" vardı. Belki de bir tanrının veya ruhların cisimsizliğini bu şekilde gösterdiler.
Bugüne kadar Minusinsk bozkırlarında ve bölgedeki müze koleksiyonlarında (N.V. Leontyev'e göre) 200'den fazla heykel bilinmektedir. Minusinsk Havzası'nın doğal ortamında bulunan bu taş steller günümüze kadar kısmen korunmuştur. Heykeller, parçalara ayrılmış bir yüz biçiminde dünyanın üç katmanlı yapısını taşıyan, üzerlerine oyulmuş fantastik görüntülere sahip masif granit ve kumtaşı heykeller. Steller ayrıca güneş ışınları ve daireler şeklinde güneş sembolizmi taşırlar. Görüntüler ayrıca bitki sembolleri içerir. Görünüşe göre, bu heykeller genel Okunev tanrıları

20 Aralık 2020 Pazar

Bu gecə ilin ən uzun gecəsidir. (21.12.2020) Türk Dünyasının Çille gecəsi, Nardugan Bayramı kutlu olsun.

 



Bu gecə yılın  ən uzun gecesidir. (21.12.2020)
Türk Dünyasının Çille gecesi, Nardugan Bayramı kutlu olsun.


Nardugan Bayramı Tarihi
Nardugan, Roma'da Satürnalya, Antik Yunan'da ise Dionysos Şenlikleri olarak kutlanan, Türklerde Güneş'in Doğuşu anlamına gelen ve Ön Türkler'deki atalar kültü döneminden günümüze kadar Orta Asya coğrafyasında Güneş kültü adına kutlanan bir bayramdır. Her yıl 22 Aralık'tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır











19 Aralık 2020 Cumartesi

YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA OLAN KOMİ TÜRKLERİ!

 








YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA OLAN KOMİ TÜRKLERİ!
Komiler, Turan halklarının Ural kolundandır. En yakın akrabaları diğer bir Fin-Ugor halkı olan Udmurtlar'dır. Komiler de diğer kardeş Fin-Ugor halkları gibi Ruslar tarafından Hristiyanlaştırılmışlardır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından eski şamanik inançlara ve ulusal kültüre verilen önem artmıştır. Komiler için en büyük tehlike hızla azalan nüfuslarıdır. 2002 yılında 256 bin olan nüfus 2010 yılında 202 bine gerilemiştir. Komilerin toplam nüfusu Rusya genelinde 500 bin dolayındadır. Bunun 202 bini Komi Cumhuriyetinde, kalan kısmı ise Perm Kray, Tümen Oblastı, ve Yamola-Nenets Özerk Orkuğu'nda varlıklarını sürdürmektedir
Komice, Ural dil ailesinin Perm dillerine ait bir dildir. Komice, birkaç lehçeleri ile tek dil olarak veya Perm dillerinin iki kolundan birini oluşturan yakından ilgili diller grubu olarak kabul edilmektedir. Komice'nin Zıryanca, Permyakça ve Yodzyakça olmak üzere üç diyalekti bulunmaktadır.
Komi Cumhuriyetinin resmi dilleri Komice ve Rusçadır. Komice yok olmakta olan bir dil.
Komi Türkleri ve Komi Cumhuriyeti hakkında internetteki bilgiler çok sınırlı. Eğer bu halk hakkında duyarlı olmaz ve bilinçlendirme çalışmalarına bir an önce başlamazsak yok olacaklar.
Olabildiğince paylaşmak, benimsemek ve Komiler hakkında insanları bilinçlendirmek bizim görevimiz.