14 Ekim 2020 Çarşamba

TÜRK DİLİ

 



TÜRK DİLİ
Türk Dilinin dünya dilleri arasında yeri tanımlanırken kalıplaşmış cümle şudur:" şekil açısından eklemeli diller arasında yer alan Türkçe kaynakları bakımından, Ural Altay Dil Ailesinin Altay koluna mensuptur, en yakın akrabası Moğol dilidir." Bu cümle adeta tarihe mal olmuş yanlışlardan biridir.
İsveçli subay Johann Philipp Tabbert 1730‘da yayınladığı ünlü kitabı "Das Nord und Östliche Teil von Europa und Asia" ile başlayan Ural Altay Dil Ailesi teorisi hakkında o günden bu yana tartışmalar devam etmektedir. Fransız J. P. Abel-Remusat (1820) ve Alman W. Schott (1836) da, Ural-Altay grubu için umumiyetle Tatar Dilleri tabirini kullanmışlardır. Bu dillerden birçoğunu yerinde araştıran Finlandiyalı M. A. Castren (1813-1852) ise, Ural-Altay filolojisinin esas kurucusu sayılmaktadır. O. Böhtlingk (1851), Macar J. Budenz ve Danimarkalı V. Thomsen de bu diller arasındaki akrabalığı muhtemel görmüşlerdir.
Bu dillerin bir "aile" teşkil ettiğine dair, ilk fikirler ortaya atıldığı zaman, henüz bugünkü anlamı ile Türkoloji diye bir çalışma alanı bile yoktu.
Teori, diğer bir şekilde şunu diyordu: "Türkler, Altay dağı çevresinde tarih sahnesine çıkmış buradan göçler vasıtası ile dünyaya dağılmış Asya‘nın barbar bir kavmidir."
En yakın akrabamız kabul edilen Moğolca aslında temeli Çincenin bir diyalekti olan dilin üzerine Türkçenin tesiri ile yeniden ihsas edilen yeni bir dil olduğu görüşü, Tunguzca dahil olmak üzere bugün yavaş yavaş kabul görmektedir. Türk tarih tezinde şu ifadeler yer alır: "Avrupalılar Türk lisanını Ural - Altay namı altında Mongolca ile bir sayarlar, bu telâkki tamamen yanlıştır. Hakikat şudur: Moğolca, Türkçeden, Çinceden, Tibetçeden alınmış bir takım kelimelerin Mogollara has bir tarzda birleştirilmesinden teşekkül etmiştir. Bugün yanlış olarak Tatar denilen meselâ Kırım, Kazan, Azerbaycan Türkleri ile, Kırgız - Kazaklar ve Başkurtlar gibi Türk kabilelerinin kullandıkları lisan da, az veya çok bir takım lehçe farkları ile Türkçedir. Bu dil esasî (orijinal), başlıbaşına müstakil bir dildir.
Türk dili bugün Tuna havzasından şarkta Lena nehri ve Kingan dağlarına kadar ve şimal Buzdenizinden Umman denizine kadar uzanan geniş sahadaki insanlar tarafından konuşulan, bunlar arasında anlaşma vasıtası olarak kullanılan umumî bir dildir."
Türk dili başlı başına müstakil bir dildir.
Tarih öncesi devirleri içine alan Sümer, Etrüsk, Maya, Bask dilleri Türkçenin bu yapısı dikkate alınarak yeniden incelenmeli, geçmişte ve günümüzdeki diyalektler tespit edilmeli, Türkçe tesiriyle gelişen karma diller ayırt edilmeli akrabalık ölçütleri yeni baştan incelenerek günümüzdeki diyalektleri de ilgili ölçütlerle tasnif edilmelidir.
Türk dilinin yaşı hususunda Prof. Osman Nedim Tuna, Sümerce ile mukayese ederek en az 8500 yıllık bir süreç olması gerektiğini söyler.
Yararlanılan kaynaklar :
Prof. Dr. Osman Nedim Tuna - Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi, TTK Yayınları, Ankara, 1990
Prof. Dr. Necmeddin Hacıeminoğlu -Eski Türkçenin Gramer Yapısı ve Örnek Olarak Fiilden İsim Yapan –l Eki, Edirne, 1990; Türk Dilinin Mantık Sistemi ve Kelime Aileleri, Cilt: XXVIII (Prof. Dr. Muharrem Ergin'e Armağan) (1990), s. 179-196; Yapı ve Mana Bakımından Türk Dilinde Kelime Aileleri, Ankara, 1989, s. 24.
Ahmet Temir- Ural Altay Dilleri Teorisi, Türk Dünyası El Kitabı, İkinci Cilt, Dil Kültür Sanat, Ankara, 2002.
Prof. Dr. Doğan Aksan- Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara, 2007.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder