8 Kasım 2019 Cuma

ALANLAR


ALANLAR

Çin kayıtlarına göre, MÖ 250 yılında 24 boydan oluşan Hunlar, MÖ 300 yıllarındaki sadece 4 boydan müteşekkil olup, bunlardan biri de Alanlardır.
Alanların Orta Asya’dan göç ettiği gerek maddi kültür gerekse Çin kaynaklarıyla sabittir. Aral steplerini işgal eden ve bu bölgeye Alania adını veren Alanlar Kangarlara bağlanmıştır. Böylece MÖ 1.yy’da Usun’ların (Wusun) katılımı ile gücü artan Kangarların etki alanı da Volga ve Ural steplerine ulaşmıştır. [B. Zhivkov, Khazaria in the Ninth and Tenth Centuries, 2015]
Prof. M. Zakiev, tarih içinde tüm faaliyetleri ‘Ases’lerle birlikte anılan Alanların “As” kabilelerinden biri olduğunu, sosyal, ekonomik ve manevi ilişki ve başarılarından dolayı Alan isminin diğer kabileler tarafından da benimsenmesiyle Alanların tarih içinde önemli ve hak ettiği bir yer kazandığını belirtmektedir.
Tarih içinde tüm faaliyetleri ‘Ases’lerle birlikte anılan Alanların “As” kabilelerinden biri olduğunu belirten Prof. M. Zakiev, As, Ases ve Alanlar konusundaki açıklamalarını çeşitli kaynaklara atıfta bulunarak şöyle sürdürmektedir; Asana klanın birinci parçası da “As” ikinci parçası da “Ana”dır. Göktürk yazıtlarında da ‘Ases’ler Türk kabilesi olarak yazılıdır. ‘Ases’lerin, Türgeşlerin [Bartold V.V. 1968, 204] ve Kırgızların [Bartold V.V. 1963, 492] bir kolu olduğu belirtilmiştir. Kaşgarlı Mahmut, Az Kişi kabilesinin Türk kabileleri olan Alan ve Kasa [Bartold V.V. 1973, 109] kabileleriyle yan yana yaşadıklarını belirtmiştir. Al Biruni, Ases ve Alanların dilinin Harzem ve Peçeneklerin dilini andırdığını [Klyashtorny S.G. 1964, 174-175] yazmıştır. As (Yas, Az, Us, Uz) sözcüğü birçok Türk boyunun kökünü oluşturmakta olup, Burtas, Yazır, Yasır, Oğuz, Taulas, Suas, Suases örneklerini de veren M.Zakiev Taulas’ın aynı zamanda Hazar ülkesinde bir dağ olduğunu [Bartold V.V. 1973, 541, 544] belirtmektedir. As sözcüğünün, er/ir/ar sözcüğü gibi Türk dili konuşan boyların isimlendirmesinde çok yaygın olarak kullanıldığını, bu nedenle Batı Avrupalıların doğu insanlarını As kelimesi ile tanımladığını, İskandinav mitolojisinde ‘Ases’in ana grup tanrılarını oluşturduğu ve ‘Ases’in Asya’dan geldiğinin belirtildiğini [Myths of the peoples of the world, 1980, 120] kaynağını göstererek açıklamaktadır. Timurlenk’ in kabilesi Barulas (Barula-as = erdemli as = Barlas) kabilesinin de “as” kabilelerinden olduğu belirtilmektedir. [Zeki Velidi Togan]
V.A. Kuznetsov’un, Alanların kendilerine “Irons”, Bizanslıların “Alans” Gürcülerin “Osy”, Rusların “Yases” dediklerinden başlayarak İrani dil konuştukları ve Kuzey Kafkasya’nın merkezinde “Alania” adında bir birlik oluşturduklarını ileri sürdüğünü belirten Prof. M. Zakiev, Kuznetsov’un ilk cümlesinde Alanların kendilerine “Irons” dediğini belirterek gerçeklerden bağını kopardığını, Alanların kendilerine hiçbir zaman “Irons” demediğini, kendilerine  “Irons” diyenlerin “Osetler” olduğunu,  “Alano-Ossetian” kavramını ve bunların “Oset” dilini konuştuğunu savunanların baştan yanılgıya düştüklerini belirtmektedir. “Alania” konusunda ise, Alania’nın Hazar Devletinin bir parçası olduğunu, 9 ve 10. yüzyıllarda feodal devlet haline geldiğini, 10 yüzyılda Hazar Devletinin Bizans ile ilişkilerinde öne çıktığını ve Hristiyanlığın Alania’ya nüfuz ettiğini açıklamaktadır.
Alan-Ases’lerin, Oset dili konuştuğu fikrinin İskit, Sarmat ve Alanların aynı dili konuştuğu fikri üzerine bina edilmeye çalışıldığını, İskit ve Sarmatların birçok kavimden oluşan ve çok dilli bir yapısı olmasına rağmen ana gövdelerini Türk dili konuşan halkların oluşturduğunu, bunların içinde Slav dili ile Fin-Ugric dili konuşanların da yer aldığı, ancak İran dili konuşanların bulunmadığını belirten Prof. M. Zakiev, Antik kaynaklar üzerinde inceleme yapan birçok bilim insanının, Alanların ataları Sarmatlar ve İskitler gibi Türk dili konuştukları sonucuna vardıklarını açıklamakta,  11. yy “Zelenchuk epitaph” isimli Yunan harfli taş oyma mezar yazıtının, V.I.Abaev [Abaev V.I. 1949, 262] tarafından ve daha sonra Miziev’in [Miziev I.M. 1986, 111-116] Oset dilinde okuma çabalarından anlamsız bir sonuç çıktığını, Karaçay-Balkar dilinde okunması sonucunda [Laipanov K.T. Miziev I.M. 1993] bütün kelimelerin Türkçe olduğunun görüldüğünü ve Alanların İrani dil konuştuğuna delil olarak gösterilen “Zelenchuk epitaph”  konusunun çözümlendiğini belirtmektedir.
Alanlar döneminin Bizans yazarlarından ‘Ioan Tsets’ (1110-1180) tarafından yazılan Vatikan Kütüphanesinde bulunan yazı konusunda da aynı sonuca ulaşıldığını safhalarıyla anlatan M.Zakiev, Yunan kaynaklarının ardından Macar Ü.Nemeth’in “Listing of words in the language of Yases, the Hungarian Alans”  kitabındaki Yases’in “Ases”ler olduğunu ve ilgili tartışmaları uzun uzun açıklayarak Alanların Oset-İrani dili konuştuğu iddialarının son bulduğunu belirtmektedir.
4. yüzyıl Roma’lı tarihçi ‘Ammianus Marcellinus’unda Alanları, her şeyleriyle Hun ancak yaşam biçimleri ve üslupları daha yumuşak diyerek tanımladığını [Ammianus Marcellinus, 1908, Issue 3, 242], MS 70’li yıllarda yazılan ‘History of the Judean war by Josephus Flavius’ ismindeki eski Rus dilindeki belgede de Alanların Yases olarak ve Kuman’larla akraba dile sahip olduğunun belirtildiğini [Meschersky N.A. 1958, 454], bunların yanında antik tarihçilerin Alanları devamlı olarak Hun, Hazar, Sabir ve Bulgar gibi Türk dili konuşan halklarla birlikte andıklarını eklemektedir.
Zakiev, Udmurt’ların mitolojik kahramanlarını Alan-Hazar olarak adlandırdıklarını ve onların “Kuiirk” halkından olduğunu söylediklerini belirtmektedir. Kuman Türklerinde olduğu gibi, ‘Ku’ beyaz anlamına, Ku-iirk “Beyaz Yörük” anlamına gelmektedir.
Günümüzde, Karaçay-Balkar Türklerinin kendilerini ‘Alan’, Adıgelerin kendilerini ‘Adıga’, Gürcülerin kendilerini ‘Sakartvelo’, Osetlerin kendilerini ‘Iron’, Yakutların kendilerini ‘Saha’ olarak adlandırdığını, Mengrel’lerin Karaçayları Alan, Osetlerin Balkarları Asias olarak [Habichev M.A. 1977, 75] Osetlerin Çeçenleri Tsetsenag, Inguşları Mdkdl, Nogayları Nogaysag olarak adlandırdıklarını [Miller Vs. 1886, 7] açıklayan M. Zakiev, Miller’in Osetlerin kendi topraklarını Asiag olarak adlandırmaları nedeniyle atalarının bir kısmının Alanlar olduğunu düşünmek için bir neden olduğunu yazdığını belirtmektedir.
DNA gen bilimi araştırmaları da Osetya’nın bir bölgesindeki halkın önemli oranda (%42) Altay-Türk ata-geni taşıdığını gösterirken diğer Oset topluluklarında bunun yok denecek kadar az (%2) olduğunu göstermektedir. Bu veri de Osetlerin bir bölümünün atalarının Alan yani Altay-Sibirya (R1) ata-geni taşıyıcısı Türkler olduğu görüşünü destekleyecek mahiyettedir. ‘Khazaria.com’ internet sitesinde yayınlanan “Major studies of Ossetians” isimli makalede de, Güney ve Kuzey Oset halklarının Y-DNA açısından farklı oldukları, bu açıdan Kuzey Osetya halkının daha çok Hazarlar ve Kıpçaklara benzerken, Güney Osetya halkının da Güney Kafkas halklarına benzediği açıklaması bulunmaktadır.
Alanların dili konusundaki çalışmalar, Alanların (Karaçay-Balkarların), MS. 4-5 yy’larda Batı Avrupa’da yerleştikleri bölgelerde de yapılmıştır. Batı Avrupa’da Alanların yerleştikleri yerlerden en bilinen bölgesi İberik (İspanya, Portekiz) yarımadasıdır. Karaçay-Balkar araştırmacı Hasan Mamay “Alans in Pyrenees” isimli makalesinde, bu konuyu etraflıca tartışmakta ve İspanya (83 sözcük), Catalan (76 sözcük) ve Portekiz (28 sözcük) dillerindeki Türkçe (Karaçay-Balkarca) kelimelerin listesi ile İspanya, Portekiz, Andorra ve Güney Fransa’da 28 toponim (yer, bölge, kale vb. ismi), Balearic Adaları, Catalania ve Argon’da yer alan 8 toponim ile Andaluzia’daki 6 toponimin Türkçe (Karaçay-Balkarca) olduğunu göstermektedir.
Hasan Mamay, Alan ve Sarmatların Batı Avrupa’da varlığı konusundaki çalışmalarını “Alans in the Western Europe“ adlı kitabında toplayan V.B.Kovalevskaya’nın, Alan ve Sarmatların Batı Avrupa’da varlıklarını gösteren Türkçe kökenli yüzlerce-hatta binlerce yer ismi tespit etmesi ve kitabında yer vermesine rağmen halen Alanların İrani dil konuştuğunu ileri sürmeye devam ettiğini belirtmektedir.
Karaçay-Balkarların Kafkaslardan sürgün (8 Mart 1944) edildikleri zamana kadar Nart Destanı Karaçay-Balkar, Adıge, Abhaz ve Osetlerin birlikte destanları kabul edilirken, sürgün sonrası Osetler, Destanın sadece Osetlere ait olduğunu deklare etmişler ve bu zeminde Osetler, Alanlarla birlikte anılmaya başlamışlardır. [Prof. M. Zakiev, 2002]
V.I. Abaev ‘in “Ossetian language and Folklore 1949” kitabı hakkında yazılan “Citations from the Abaev’s book” isimli makalede de; Hint-Avrupa (Aryan) dilleri ile gramer, fonetik ve morfolojik herhangi bir bağı olmadan bir dilin Hint Avrupa (Aryan) dili olarak ilan edilebileceğinin düşünülemeyeceğini, ancak Abaev’in bunu yaptığını, bunun ancak Stalin Rusya’sında yapılabileceğini, nitekim öyle yapılabildiğini, sayısız insanı kandırdığını, 1944 yılı Kırım ve Kafkas sürgünlerinden sonra Güney Rusya steplerinden Hint-Avrupa (Aryan) dilinin konuşulması dönemine ara verenlerin sürülmesiyle bu steplerde Hint-Avrupa (Aryan) dilinin sürekliliğinin sağlandığı propagandasının Sovyet Bilimler Akademisinin otoriter yayınlarıyla desteklendiği ortamda İskitlerin ve Sarmatların Hint-Avrupa (Aryan) dili konuştuğu, Osetlerin Alan olduğu, Osetlerin de Hint-Avrupa (Aryan) dili konuştuğu propagandasının işlendiği, şaşırtıcı biçimde bunun dünya çapında kabul gördüğü, %100 Hint-Avrupa (Aryan) dili olmayan, %40 Adıge dili temeli üzerine, %20 Kartvelian (Gürcüce), %20 Türkçe ve %20 İrani kelimelerden oluşan Oset dilinin kesinlikle eklemeli dil olup, eklemeli dil (agglutinative) ailesine mensup olmasına rağmen, sorgusuz sualsiz Hint-Avrupa dili (flexitive) olarak kabul edildiği belirtilmektedir.
Osetlerin dilini oluşturan diller olan Türkçe, Adıge ve Gürcü dillerinin hangi gruba girdiğine bakıldığında da, bunların da eklemeli dil (agglutinative) ailesinde sayıldığı, hatta İran’da konuşulan dilin de bazıları tarafından eklemeli dil olarak sayıldığının belirtildiği görülmektedir. Wikipedia; Agglutinative language sayfasında, Hint-Avrupa dillerinden olduğu iddia edilen Ermeni dilinin de, eklemeli diller arasında gösterildiği görülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder