19 Ekim 2019 Cumartesi

Musevi Türklerin Tarihi: Hazarların Kökeni Hakkında

Fotoğraf açıklaması yok.

Musevi Türklerin Tarihi: Hazarların Kökeni Hakkında

GİRİŞ
Hazarlar, VII. ve X. yüzyıllar arasında, Karadeniz'in kuzey bölgelerinde, Aral gölünden Özü (Dinyeper) nehrine kadar uzanan coğrafyada, tarihi açıdan önemi büyük olan ciddi faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Bizans, Arap, İbrani, Çin, Pers, Macar, Rus vb kaynaklarda adı geçen Hazarlar, Museviliği kabul eden ilk ve tek Türk devleti olması sebebiyle, uzak geçmişten bugüne kadar birçok değerli tarihçinin ilgisini çekmiş ve derin bir araştırma konusu haline gelmiştir. Yalnızca bu değil, Bizans ile bir olarak Perslere karşı kurduğu ittifakları, Arapların Doğu Avrupa'ya girişini engellemeleri ve önemli ticari faaliyetleri ile oldukça dikkat çekmiş ve çokça ele alınmıştır.
Hazar tarihi üzerine yapılan araştırmalarda görüldüğü üzere, bu topluluk hakkında cevabı karanlık kalmış olan en önemli soru şudur ki: Hazarların kökeni hangi millete dayanmaktadır? Bu sorunun kesin bir cevabını ortaya çıkarmak pek zor olsa dahi bu makalede Hazarların kökeni hakkında parlak bir ışık arayışının belirtileri görülecektir.
HAZARLARIN KÖKENİ HAKKINDA OLDUKÇA FARKLI YORUMLAR
Hazarların kökeni ile ilgili araştırma yapılırken, kesin olarak görülecek bir gerçek vardır ki o da yapılan yorumların çeşitli farklılıklara sahip olduğudur. Genel olarak kabul edilen görüş, Hazarların Orta Asya topraklarından Doğu Avrupa'ya göç eden bir Türk boyu olduğu ve aynı bölgedeki Sabirler ile doğrudan ilişkileri bulunduğu yönündedir. Sabir ve Hazar arasındaki ilgiyi açıklayan tarihçiler, bu görüşü Arap tarihçi El-Mesudi'nin Et-Tenbih adlı eserindeki "İranlıların "Hazar" dedikleri topluluk, Türkler tarafından Sabir diye anılır." sözleriyle desteklemektedirler. 725 - 818 yılları arasında yaşayan Yunan tarihçi Theophanes ise Hazarları "Doğudan gelen Türkler" olarak ifade etmiştir. Dieter Ludwig, felsefe doktorası tezinde Hazarların altıncı yüzyılda Sabirler ile birlik kurmuş olan Eftalitler (Ak Hunlar) olduğunu ileri sürmüştür. Eskiden ve yakın dönemde yaşamış olan önemli tarihçiler Hazarları Türk olarak kabul etmesine rağmen, bu fikre karşı olan ve Hazarları Türk kimliği dışında tutmak isteyen kişiler de mevcuttur. Bu kişilere bir örnek verilecek olursa, Warren B. Walsh, İbnu'l Kesir'in "H. 514 yılında Gürcüler İslam ülkelerine saldırdı ki onlar Hazarlardır." sözlerinden etkilenmiş olacak ki Hazarları Gürcüler ve Ermeniler ile akraba olarak açıklamıştır. Komünist rejimin baskısıyla tarih yazıcılığının gerçeklikten oldukça fazla uzaklaştığı bir dönemde Hazarlar, göçebe ve Orta Asya topraklarından gelen bir topluluk olarak yazılmamış, aksine kuzey Kafkasya'nın yerleşik bir kavmi olarak gösterilmiştir. Hazarların Dağıstan, Sarmat ve Alan halklarından meydana gelen Türkleşmiş bir millet olduğu dönemin Rus tarihçileri ve arkeologları tarafından kabul edilmiştir.
İngiliz tarihçi D.M. Dunlop, Hazarların Türk olmadığı fikrini kabul etmemekle birlikte, onların Uygurlar ile alakaları olabileceğini öne sürer. Çin kaynaklarına göre Hazar Türkleri, Bizans İmparatorluğu, Harezm ve İran'ın kuzeyinde yaşamaktadırlar ve T'u-chüe Ho-sa veya K'o-sa olarak anılırlar. Aynı zamanda K'o-sa ismi, Dokuz Uygur boylarından biri olan Qazar ve Kasar boyunun Çince adıdır. Dunlop'un aktardığı bir bilgiye göre 751 Talas savaşında Araplar tarafından esir alınan ve 761 tarihinde Çin'e geri dönen Tu-Huan, Hazarları Rum (Fu-lin) ve Suriye (Şan) bağlantılı K'o-sa Türkleri olarak anmaktadır. İsim benzerliğinden yola çıkılarak ortaya atılan bu görüşün sonucunda, Hazarların Dokuz Uygur boylarından biri olabileceği düşünülebilir.
Doğruluğu henüz ispatlanmamış olan bir diğer mesele, ünlü Hazar kağanı Josef'in, Kurtuba emirinin dış işlerinden sorumlu devlet adamı Yahudi Hasdai ibn Shaprut'a gönderdiği mektuptur. Josef, bu mektubun bir kısmında Hazarların "Togarmah'ın on oğlundan yedincisi olan Kozar'ın soyundan geldiğini" belirtmektedir.
HAZAR ADI VE HAZAR ADININ ANLAMI
Hazar adı, genel kabule göre "Gez" kökünden gelmektedir. "er" ekiyle birlikte ismin "Gezer" anlamına geldiği düşünülür ve buna ek olarak başı boş dolaşan, oradan oraya göç eden gibi manalara sahiptir. Almanların imansızlar yani Yahudiler için kullandığı "Ketzer" sözcüğü de bilinmektedir. Hazar isminin diğer milletler tarafından telaffuz ediliş şekilleri de farklılık göstermektedir. Araplar Hazarlara Al-Hazar, Çinliler T'u-chüe K'o-sa; İbraniler Hazar, Kazar; Latinler Chazari, Gazari; Grekler Khazaroi, Khazareis; Ruslar Kozar, Kazarin; Macarlar Kozar, Kazar; Ermeniler Hazir, Gürcüler ise Hazari demişlerdir. J. Deny, Hazar adını "bir dağın kuzey kısmı" olan Kuz kelimesine, "bir yere ait olmayı" belirten "er" ekinin eklenmesiyle Kuzer adının ortaya çıktığını yazmıştır. Pelliot ise, kelimenin "bir şeyi kazmak" anlamında kullanıldığını dile getirmiştir. Rusça'da Kazak, Macarca'da ise Hussar isimlerinin savaşçı, atlı anlamını yansıtması bu iki kelimenin Hazar adı ile yakından ilgili olabileceği düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Konunun aydınlığa kavuşması hususunda oldukça karmaşık yollara sevk eden birbirinden farklı bu düşünceler, ciddi bir karışıklığa sebep olmaktadır. Ancak Hazar isminin "Gezer" anlamında "göçebe" olarak değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.
HAZARLAR HAKKINDA SON SÖZ
Hazarlar, yaklaşık üç yüz yıl boyunca Karadeniz'in kuzeyinde varlığını sürdürmüş önemli bir Türk devletidir. Birçok dini ve etnik unsurları içinde barındırması Hazarların kökeni hakkında tarihçileri karşı karşıya getirmiştir. Bunların içinde, D.M. Dunlop'un Hazarların Uygurlar ile bağlantıları olabileceği fikrinin doğruluğu ağır basmaktadır. Hazarların Çerkez, Ermeni, Slav veya İskandinav olarak belirtilmelerinin sebebi şüphesiz ki Hazarların bu kavimlerin kültürlerinden etkilenmeleri olmalıdır. Birçok kaynakta küçük ve çekik gözlü olarak anlatılan Hazarların, başka kaynaklarda mavi gözlü, açık tenli ve kızıl saçlı olarak gösterilmesinin sebebi bu etnik unsurun çeşitliliğinden ileri geliyor denilebilir. Konuştukları dilin Türkçe olduğu bilinmekte ancak Türkçenin hangi kolu olduğu hakkında kesin bir şey bulunmamaktadır. Yalnız, Çuvaş Türkçesi konuştukları söylenmektedir. Önce Hun, Daha sonra ise Batı Göktürk İmparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Hazar Türkleri, bu devletin yıkılmasının ardından müstakil bir devlet olarak ortaya çıkmış ve uzun yıllar Doğu Avrupa coğrafyasının önemli bir bölümüne hükmetmiştir. İbn Fazlan'ın aktardığına göre Hazar hükümdarına Hakan, vekiline ise Hakan Bey denmektedir.
Diğer milletler, kendilerine derin bir milli tarih yaratmak istemişler ve bu yolda bugün yaşadıkları coğrafyalarda eskiden hüküm sürmüş devletleri kendilerinin kabul ederek onları sıkı bir şekilde sahiplenmişlerdir. Bu sahiplenmenin sonucunda da ortaya kökenler hakkında farklı görüşler, bu farklı görüşlerin neticesinde ise çözülmesi imkansız hale gelen karmaşıklıklar zuhur etmiştir. Konuyla ilgili kaynaklara bakıldığı zaman, Hazarların Türk kökenli bir kavim oldukları ve etnik çeşitliliği fazla olan bir coğrafyada hüküm sürdükleri net olarak anlaşılacaktır. Önemi büyük bu kavrayışın ardından Türk tarihinin ne kadar zengin bir kültüre ve medeniyete sahip olduğu açık şekilde gözler önüne serilecektir.
Kaynaklar:
Ahmet Taşağıl, Kök Tengrinin Çocukları, Bilge Kültür Sanat, 7. basım, İstanbul Nisan 2016.
Ahmet Taşağıl, Hazarlar, DİA, Cilt 17, 1998.
Akdes Nimet Kurat, IV. - XVIII. Yüyzıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1972.
Arthur Koesler, 13. Kabile, çev. Belkıs Dişbudak, Plato Film Yayınları, 2. baskı, İstanbul Temmuz 2007.
Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1984.
D. M. Dunlop, Hazar Yahudi Tarihi, çev. Zahide Ay, Selenge Yayınları, 1. Baskı, 2008.
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayınları, 38. basım, İstanbul Ağustos 2015.
İbn Fazlan Seyahatnamesi, Yeditepe Yayınları, haz. Ramazan Şeşen, 6. basım İstanbul Eylül 2016.
Kevin Alan Brook, Hazar Türkleri - Hazar Yahudileri (13. Kabile), çev. İsmail Tulçalı, Nokta Kitap, İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder