14 Eylül 2019 Cumartesi

Sekeller - Székelyek - Секеи - Székelys

Fotoğraf açıklaması yok.

Fotoğraf açıklaması yok.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, açık hava
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, ayakta
Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, ayakta duran insanlar
Görüntünün olası içeriği: 6 kişi, ayakta duran insanlar ve iç mekan



Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar ve yazı


Sekeller - Székelyek - Секеи - Székelys


Fotoğraflar Székely Land'da çekildi.

Sekeller, kendi inanışlarına göre Atilla’nın 453’te ölümü ve devamında gelen Avrupa Hun İmparatorluğu’nun çöküşü sonrasında Karpat Havzası’nda muhkem bir yere çekilen 3000 Hun savaşçısının torunlarıdırlar. 895’te Macarlar gelene dek burada varlıklarını devam ettirmişlerdir. Orta Çağ’ın Macar vaka-i nameleri de Sekellerin Atilla’nın torunları olduklarını ve Macarlar geldiklerinde orada bulunduklarını kaydetmektedirler.Bazı tarihçiler ise Sekellerin bölgeye Macarlardan evvel geldiklerini fakat Hunların değil Avarların torunları olduklarını kabul etmektedirler. Bazıları ise Macarlarla beraber geldiklerini ve Esegel veya Eskil denilen topluluğun torunları olduklarını düşünmektedirler. (İsimleri Arap ve İran kaynaklarında sadece S-k-l sessizleri ile kaydedilmiştir). Bu topluluğun anavatanı bugünkü Başkurdistan civarıdır. Bir diğer grup tarihçi ise Hazar İmparatorluğu’ndan gelen Kabarlar olduklarını düşünmektedir.Sekelistan, Romanya’ da Transilvanya’nın doğusunda, Karpat Dağlarının doğu silsilesinde yer alır. Yüzölçümü yaklaşık 13,500 km2 nüfusu ise 700,000 civarındadır.



SEKELİSTAN VE SEKEL TÜRKLERİ
Sekelistan, Romanya’ da Transilvanya’nın doğusunda, Karpat Dağlarının doğu silsilesinde yer alır. Yüzölçümü yaklaşık 13,500 km2 nüfusu ise 700,000 civarındadır.
Tarihi:

Sekeller, Macarca lehçelerinden birinin farklı ağızlarını konuşurlar; fakat farklı bir topluluktur. Sekellerin kökeni efsanelerin arasında kaybolup gitmiştir. Kendi inanışlarına göre Atilla’nın 453’te ölümü ve devamında gelen Avrupa Hun İmparatorluğu’nun çöküşü sonrasında Karpat Havzası’nda muhkem bir yere çekilen 3000 Hun savaşçısının torunlarıdırlar. 895’te Macarlar gelene dek burada varlıklarını devam ettirmişlerdir. Orta Çağ’ın Macar vaka-i nameleri de Sekellerin Atilla’nın torunları olduklarını ve Macarlar geldiklerinde orada bulunduklarını kaydetmektedirler. Bazı tarihçiler ise Sekellerin bölgeye Macarlardan evvel geldiklerini fakat Hunların değil Avarların torunları olduklarını kabul etmektedirler. Bazıları ise Macarlarla beraber geldiklerini ve Esegel veya Eskil denilen topluluğun torunları olduklarını düşünmektedirler. (İsimleri Arap ve İran kaynaklarında sadece S-k-l sessizleri ile kaydedilmiştir). Bu topluluğun anavatanı bugünkü Başkurdistan civarıdır. Bir diğer grup tarihçi ise Hazar İmparatorluğu’ndan gelen Kabarlar olduklarını düşünmektedir. Ataları kim olursa olsun, Sekel kültürü, eski sosyal ve siyasi teşkilatlanmaları göstermektedir ki kesinlikle bir Türk Boyu ile ilişkilidirler. Sekeller, eski Göktürk Alfabesi’ne çok benzer bir alfabe olan kendi alfabelerine sahiptirler. Milli renkleri mavidir ve üzerinde altın sarısı bir güneşle gümüş rengi bir hilal olan bayrakları gök mavisidir. Sekellerin 6 boyu ve her boyun 4 kolu vardır. Birçoğunun adı Türkçedir. Ayrıca, Sekeller Macar Ağızları konuşmalarına karşın, dillerinde Macarca’dakinden daha katı bir ünlü uyumu söz konusudur. Yine bu özellik de dillerinin Türkçe ile olan ilgisini göstermektedir. Macarların gelişinden sonra Sekeller, sınırları korumak için bu bölgelere dağıtıldılar. Savaş zamanında görevleri hücum durumunda öncü kuvvet olarak, geri çekilme durumunda ise artçı kuvvet olarak savaşmaktı. Daha sonra, 11. yy.ın başından itibaren Sekeller önce güney, sonra da doğu sınırlarını korumak amacıyla çoğunlukla Transilvanya’da toplandılar. Burada teşkilatlanarak Latince (zamanın resmi dili) Regnum Siculorum (Sekel Krallığı) dedikleri ülkelerini oluşturdular. Bu ülke Macar nüfusunun bulunduğu bölgelerden farklı bir şekilde teşkilatlanmıştı. İlçeler yerine, ‘sedes’ (makam sandalyesi) denilen yönetim birimlerine ayrılmışlardı. Her bir makamın kendi meclisi vardı; fakat tüm milleti ilgilendiren konularla bir üst kurum olan Sekel Milli Meclisi ilgileniyordu. Ülke Sekellerin içişlerine müdahale etmeyen Macar Kralları tarafından derebeylik olarak tanınıyordu. Buna karşılık Sekeller de geleneksel askeri görevlerini yerine getirmek durumundaydılar. 1526’da Macar Devleti’nin çökmesinden sonra Osmanlı Devleti de Sekel Muhtariyeti’ni tanıdılar. Fakat Transilvanya’nın Macar yöneticileri bu toprakları işgal edip buralarda yaşayan insanları kendi hizmetleri için kullanmak amacıyla Muhtar Sekel Devleti’ni ortadan kaldırmaya niyetlendiler. Bu müdahale bir takım savaşlarla ve haklarını savunan Sekellerin isyanlarıyla karşılık buldu. Sekellerin bu özerk durumu Avusturya İmparatorluğu’nun 18. yy.da Transilvanya’yı işgal etmesinden sonra daha büyük bir darbe aldı. 1848’de Avrupa’yı silip süpüren ihtilaller dalgası Transilvanya’ya ve Sekelistan’a da ulaştı. Sekeller kendi hükümetlerini kurmak istediler fakat Macarlar buna karşı çıktı ve Sekel ileri gelenlerini Macar İhtilali’ne katılıp siyaset işlerini Macarlar’a bırakmaya ikna ettiler. Sekeller bunu kabul ettiler ve askeri güçleri ile birlikte Macarlar’a katıldılar.Fakat sonuçta bölgeyi Romen desteği ile işgal eden Avusturya mücadeleyi kazandı. Macar ve Sekel liderleri idam edildiler veya hapse atıldılar. Romen liderler ise “hizmetlerinden” dolayı rütbeler alıp maaşa bağlandılar (bu liderler günümüz Romanya’sında hala milli kahramanlar olarak anılmaktadırlar). Fakat 1859’da Avusturya İmparatorluğu’nun gücü oldukça azaldı ve önde gelen bazı Macarlarla uzlaşmayı kabul etti. Bunun sonucu olarak da 1867’de Avusturya İmparatorluğu, Avusturya–Macaristan olarak ikili bir monarşiye dönüştü. Bu yeni devlette Macaristan içişlerinde kendi siyasetini takip edebilmiştir. Yeni Macar Hükümetinin 1867’den sonra ilk yaptığı işlerden biri Sekelistan’ı ve diğer Sekel kurumlarını tasfiye etmek, yani resmi olarak Sekel milletinin varlığını sona erdirmek olmuştur. Macar siyasetçileri, “Siz Sekeller Macarca konuşuyorsunuz, öyleyse Macar olmalısınız” tezini savunuyorlardı. Sekelistan’ın parçalara ayrılmasından sonra, bölge ihmal edildi ve iktisadi olarak çöktü. Sonuç olarak birçok insan yurtdışına göç etti. Ancak Sekeller yok olmadılar ve kim olduklarını unutmadılar. 1877’de Türk-Rus Savaşı esnasında Sekeller Türk ordusuna yardımcı olmak amacıyle Sekel Lejyonu adıyla bir birlik kurdular. Avusturya–Macaristan İmparatorluğu 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın bir neticesi olarak çökmesi ve Macarların ülkeyi koruymadıklarının açıkça görülmesi üzerine Sekeller, Sekeller Cumhuriyeti’ni kurmayı denediler. Fakat hem çöken Macaristan’ın siyasetçileri hem de Fransızlardan yardım alan işgalci Romanyalılar tarafından engellendiler. Sonuç olarak Sekelistan, Transilvanya ile beraber, Fransa ve İngiltere tarafından, onlara destek olan Romanya’ya bir ödül olarak verildi. 1918’den 1940’a kadar Sekelistan Romanya işgali altında idi. Yıllarca Sekelistan, özellikle olağanüstü hal hukuku altında tutulmuş ve Sekelleri, Romanya Parlamentosunda temsil eden kimse olmamıştır.Kuzey Transilvanya ve Sekelistan, 30 Ağustos 1940’da II. Viyana Anlaşması gereğince, 1940 ve 1944 yılları arasında Macaristan’a bırakıldı. Ancak Sekelistan’a hiçbir özerklik tanınmadı. 1944’te Sekelistan, Sovyetlerin Kızıl Ordusu tarafından işgal edildi. Romenler memnuniyetle Sekelistan üzerindeki yönetimlerini tekrar oluşturdular. Romenlerin gelişi, yerel halka karşı işlenen birçok vahşeti de beraberinde getirdi. 1952’de yeni anayasanın onaylanmasından sonar Romen otoriteler Sekelistan topraklarına tekabül eden coğrafya üzerinde özerk bir bölge kurdular. Fakat gerçekte bu bölge asla özerkliğe sahip olmadı. 1968’de bu özerk bölge de lağvedildi. Sonuç olarak 80’lerin sonuna doğru Sekelistan’daki durum dayanılmaz hale gelmişti.Sekelistan hala baskı altındadır. Halkı, insan hakları ihlallerine, ayrımcılığa, işkencelere maruz kalmakta ve kendi toprak ve milli kaynaklarından mahrum edilmektedir. Hâlihazırda, Sekellerin yalnızca bir grup olarak hakları gasp edilip kendi geleceklerini tayin etme haklarını kullanmaları engellenmemekte, adları da resmi olarak tanınmamaktadır. Kendi, alfabelerini kullanmaları da engellenmektedir. Dahası, Sekellerin bu vahim durumu uluslararası camia tarafından bilinmemekte ve duyulmamaktadır. Resmi olarak hem Transilvanya’daki ve hem de Macaristan’daki Macar ileri gelenleri Sekellerin kendilerini Macar olarak ilan etmeleri beklentisi içerisindedirler; fakat Sekellere sadece oyları ve istatistik olarak Macar nüfusunu arttırmak için ihtiyaç duymaktadırlar. Romenler sık sık Sekellere “Macaristan’a gidin” veya “Asya’ya gidin” demektedirler. Ancak Macaristan’a gittiklerinde ise Macar yöneticiler ve hatta halk tarafından aşağılanmaktalar ve onlara Romen olmadıkları halde “Evinize gidin Romenler” denilmektedir. Macar tarihçiler de Sekellerin Hun geleneklerini yıpratmak için büyük çaba sarfetmişlerdir. Macar okullarında çocuklara Türklerle akraba olmadıkları ve sadece Fin-Ugor Halkları ile akraba oldukları öğretilmektedir. Ancak gerçek hayatta Fin-Ugor kardeşiliğinin bir işlevi yok gibidir. Her şeye rağmen bugün, Sekelistan’da bölgesel özerklik almayı hedefleyen güçlü bir hareket var.















































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder