30 Kasım 2019 Cumartesi

Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler



Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler

Dünyanın en soğuk bölgelerinden biri olan Yamal-Nenets'de yaşayan göçebe kabilenin hayatına dair fotoğraflar yayınlandı. Dondurucu soğuklardan korunmak için ren geyiği ile beslenen kabile her yıl el yapımı ahşap kızaklarla bin 700 km yol katediyor.


Dünyanın en soğuk bölgelerinden biri olan Yamal-Nenetsde yaşayan göçebe kabilenin hayatına dair fotoğraflar yayınlandı.

Dünyanın en soğuk bölgelerinden biri olan Yamal-Nenets'de yaşayan göçebe kabilenin hayatına dair fotoğraflar yayınlandı.

Dondurucu soğuklardan korunmak için ren geyiği ile beslenen kabile her yıl el yapımı ahşap kızaklarla bin 700 km yol katediyor.

Dondurucu soğuklardan korunmak için ren geyiği ile beslenen kabile her yıl el yapımı ahşap kızaklarla bin 700 km yol katediyor.

Myheritageden kameraman ve fotoğrafçılar bu kabilenin yaşantısını belgesel haline getirebilmek için 6 ay onlarla beraber yaşamış.

Myheritage'den kameraman ve fotoğrafçılar bu kabilenin yaşantısını belgesel haline getirebilmek için 6 ay onlarla beraber yaşamış.

Toplam nüfusu yaklaşık 10 bin olan Nenetlerin 300 bin ren geyiği bulunuyor.

Toplam nüfusu yaklaşık 10 bin olan Nenetlerin 300 bin ren geyiği bulunuyor

Nenet kabilesi göç için Ob nehrinin donmuş suları üzerindeki doğal göç yollarını izliyor.

Nenet kabilesi göç için Ob nehrinin donmuş suları üzerindeki doğal göç yollarını izliyor

Dünyanın ucu anlamına gelen Yamal-Nenet bölgesi kışın -50 dereceye kadar soğuyor.

Bölge halkı binlerce yıldır göçebe geleneklerine bağlı olarak yaşıyor.

Bölge halkı binlerce yıldır göçebe geleneklerine bağlı olarak yaşıyor.

Dondurucu soğuktan korunmak için ren geyiklerinden elde ettikleri kürklerden kıyafetler yapıyorlar.

Dondurucu soğuktan korunmak için ren geyiklerinden elde ettikleri kürklerden kıyafetler yapıyorlar.

Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler


Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler

Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler



Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler

Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler

Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler


Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler

Dünyanın ucunda -50 derecede yaşayan Nenetler














Dünyanın Sonuna Yolculuk Nenetler

Dünyanın ucu anlamına gelen Yamal-Nenet bölgesi kışın -50 dereceye kadar soğuyor.




Görüntünün olası içeriği: gökyüzü, gece, doğa ve açık hava


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, açık hava



Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ata binen insanlar, açık hava ve doğa


Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, oturan insanlar ve bebek

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, at, açık hava ve doğa


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, ayakta, gökyüzü ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar, gökyüzü, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: gökyüzü, gece, okyanus ve doğa

Görüntünün olası içeriği: açık hava



Dünyanın Sonuna Yolculuk
Nenetler

2002 yılı nüfus sayımına göre Rusya Federasyonu’nda 41 bin 302 Nenet yaşamaktadır. Şu an ise toplam nüfuslarının 60 bin civarında olduğu düşünülmektedir. Okul çağına gelen Nenet çocukları, yakın köy ve kasabalarda yatılı olarak eğitim almaktalar. Aldıkları bu yatılı eğitim sonrasında her 10 çocuktan 8’i göçebe yaşamı arkalarında bırakıp, köy ve şehirlere yerleşmektedirler. Dolayısıyla tundrada yaşayan göçebe nüfus hızla azalmaktadır.

Yamal Yarımadası

Sibirya’nın yerli halkları arasında yer alan Nenetler, kutup dairesinde, günümüz Rusya Federasyonu’nun en kuzeyinde Yamal Yarımadası’nda yaşıyorlar. Yamal Yarımadası, kuzey batı Sibirya, Yamalo-Nenets Özerk Okruğu’nda (Okrug günümüz Rusya’sında idari bölgelere verilen isim) olup kabaca 700 km uzunluğundadır. Yamal Yarımadası’nda petrol ve doğalgazın çıkması sebebi ile Nenetler’in habitatlarının giderek daraldığı bilgisini aldık. Etrafta bulunan boru hatları ve fabrikalar sebebi ile Ren geyiklerinin besin kaynakları azalmaktadır.
Yamal Yarımadası, karlar altında göller (ki bize söylemeseler pek farkına varmazdık), donmuş akarsular ve tundralar ile kaplıdır. Tundralar belki kolayca kutup bozkırı olarak tanımlanabilir. Burada karlar altında kalmış ve donmuş bitki örtüsü Ren geyiklerinin doğal besin kaynaklarıdır.
Nenet dilinde, “Yamal” “Dünyanın Sonu” anlamına gelir. Nenet ise “adam” demek. Kökü “Nenay” ise doğru, gerçek, hakiki demek…
Yamal’a ulaşmak pek de kolay değil…
Kutup dairesine en yakın şehir olan Salekhard’a ulaşmak, hava yolları ile mümkün. Moskova’dan her gün uçuş oluyor. Salekhard’dan sonrası, zorlayıcı yol koşullarına sahip. Dünya’nın sonuna yolculuk pek kolay değil.
Trekol denilen 6 tekerlekli, askeri jiplere benzer araçlar ile kar ve buz üzerinde yolculuk yapılıyor. Arazinin engebeli oluşu ve kara üzerinde gitmenin tehlikeli olması sebebiyle Zimnick adı verilen ve sadece kışları oluşan yollar tercih ediliyor. Yol dediysem, donmuş akarsu ve nehir yataklarından bahsediyorum. Zimnickler üzerinde yolculuğun pek konforlu olmadığını söylemek isterim. Yaklaşık yarım günlük yolculuk sonrasında Yarsale’ye, son göreceğimiz kasabaya ulaşıyoruz. Baharın gelişini karşılamak için kurulmuş festivale katılıyoruz. Geceyi burada geçirip, ertesi gün yola devam etmek istedik.

Bahar Festivalleri

Hava -20 derece olmasına rağmen, baharın kutlanması ilginç geliyor bana… Rehberimize soruyorum, neye göre karar veriyorlar baharın gelişine diye? Kargaların geri göç etmesi baharın habercisi imiş. Oysa kargalar göç etmez ki! En azından bizde böyledir… Soğuk ve kar altındaki bu yarımadada kargalar tıpkı göçmen kuşlar gibi kışları geçirmek üzere güneye göç ediyorlarmış!
Festival alanlarında, kumaş satıcıları, yiyecek satıcıları ve birçok dükkan var. Nenetler uzun bir dönem ihtiyaçları olacak, kumaş, erzak vb. gibi ihtiyaçları festival alanlarında açılan bu dükkanlardan karşılıyorlar.
Alanda birçok aktivite yapılıyor. Kadınlar arasında güzellik yarışmaları, en güzel kıyafet yarışmaları yapılırken, erkekler güreş, kement atma ve Ren geyiği kızak yarışları ile birbirlerine meydan okuyorlar. Kızaklar tamamen el yapımı ve vida kullanılmadan yapılıyor. Geyikler ise kendi sürülerinin en iyileri.
Ne güzel bir karşılama!
Yaklaşık olarak 4 saatlik bir yolculuktan sonra, bir hiçliğin ortasında bulunan Nenet kampına varıyoruz. Etrafımıza baktığımızda tek gördüğümüz şey bembeyaz bir örtü. Kampa yerleştikten sonra, bir şeyler atıştırıp aile ile sohbet edelim demeye kalmadan dışarıda olan Pavel (ev sahibimiz ve evin en yaşlısı) kuzey ışıklarının kendini gösterdiğini haber veriyor. Apar topar eşyalarımızı toparlayıp dışarı çıkıyoruz. Ne güzel bir karşılama!
Ama Nenetler’in karşılamasının yanında sönük kalıyor. 1 haftamızı beraber geçireceğimiz Nenet ailesi aslında 5 kişiden oluşuyor. Pavel ve Lida, evin büyükanne ve büyükbabası, oğulları Roma ve kampta olmayan eşi ve çocuğu… Ataerkil yaşıyorlar. Bizim orada olduğumuzu öğrenen, Pavel’in diğer oğlu Dima ve gelini kasabadan ziyaretimize geliyorlar.

Nenetler’in yaşamları

Hala göçebe hayatlarını sürdürerek, eksi 50`lere varan soğuklarda çum adını verdikleri çadırlarda yaşayan Nenetler, huzur içindeki yaşamlarını ren geyiklerini otlatarak ve avlanarak geçiriyorlar. Çum’lar, uzun ahşap çubuk iskeletler üzerine ren geyiği derisi örtülerek kuruluyor. Çadır ortasında ısınmak, dumanıyla sivri sinekleri kovmak ve yemek pişirmek için ocak bulunuyor. Böylece içerde ısı 25 dereceye kadar çıkıyor, ancak sabaha kadar sıfırın altına düşüyor. Çadır üzerindeki delik baca vazifesini görüyor. Ren geyiklerini etleri için satan Nenetler, hayvanların boynuzlarını da çoğunlukla Çin’e afrodizyak olarak ihraç ediyorlar. Ren geyikleri onların evi, besin kaynağı, ısı ve ulaşım aracı.
“Ren geyiği ekmeğimizdir” eski bir Nenet deyişi. Nenetler’in giysileri ren geyiği derisinden yapılıyor. Her Nenet’in kutsal bir ren geyiği var. Ona eyer vurmaz ve onu kesmez ta ki yürüyemeyecek hale gelinceye kadar. Nenetler, Ren geyiği etini daha çok çiğ, bazen haşlanmış olarak yiyor. Ayrıca beyaz somon ve muksun dedikleri beyaz etli gümüş renkli bir balık da tükettikleri gıdalar arasında.
Klan temelli bir sosyal yapılanmaları mevcut. Gelin adayları için Türkiye’dekine benzer bir başlık parası uygulaması var. Gelinlerin bedelleri ren geyiği cinsinden hesaplanıyor.
Nenetler’in hayatlarına tanıklık ettiğim yolculuk hızla sürüyordu. Hava da bu hıza ayak uydurarak, kah fırtınalı rüzgarlı, kah kar yağışlı, kah bulutlu değişerek eşlik ediyordu. Rüzgarın içinize işlediği bir soğukta, sabahın ilk ışıkları ile hayat başlıyordu. İleriki donmuş gölden elde edilen buzlar soba üzerinde eritilerek içme suyu ve çay yapılıyor, gün içerisinde 4-5 defa yakmak üzere odun kırılıyor. Geyikler ile ilgileniliyor, başka sürülere ait geyiler yakalanarak diğer sürü sahiplerine teslim ediliyordu.
Kalan zamanlarda kampta güreş tutuyor, kement atmaca oynuyor veya yarım saat - bir saat yakınlıktaki kampları ziyaret ediyorduk. Akşamları ise jeneratör çalışıyor ve beraberce birkaç saati uydu antenli televizyon karşısında geçiriyorduk.

Malitsa ve Yaguşka

Nenetler bugün modern ve geleneksel kıyafetleri bir arada giyiyorlar. Kasabalarda ve köylerde çoğu insan modern kıyafetleri; ormanda ve tundrada yaşayanlar ise Kuzey Kutbu koşulları için ideal olan geleneksel ren geyiği derilerinden yapılan kıyafetleri tercih ediyorlar. Erkekler, kürk içeriye bakacak şekilde yapılmış ve kollara tutturulmuş eldivenleri bulunan, “Malitsa” olarak bilinen parka tarzı kapüşonlu bir palto giyiyor. Ayrıca, çok soğuk havalarda “Malitsa” üzerine giyilen “Sovik” adında ayak bileğine kadar uzanan başka bir palto daha giyiyorlar. Kadınlar ise “Yaguşka” adı verilen ve iki yüzlü Ren Geyiği ve Kutup Tilkisi kürkünden imal edilen paltoları kullanıyorlar. Yaguşka’nın da kollara bağlı eldivenleri var. Tüm bu kıyafetleri kadınlar kendileri dikiyor ve süslüyorlar. Şunu da söylemeden edemeyeceğim, oldukça şık giyiniyorlar.

Kurban töreni

Dolunaylar veya özel günlerde gerçekleştirdikleri kurban törenine şahit oluyoruz. Bir geyiği kanını yere damlatmadan kurban ediyorlar. Bu tören esnasında hayvanın kanını içiyorlar. Nenetler toprağa ve doğal kaynaklara saygı duyan Şamanist ve animist bir inanç sistemine sahipler. Nenet şamanlarına Tadibya deniyor. Bir şaman ile tanışmak mümkün olmadı, zira bize en yakın şaman 4-5 saatlik mesafede imiş.
1.600 km
Pavel ile sohbetimiz koyulaşıyor. Yıl boyunca, 1.600 km göç ediyorlarmış. Yaklaşık 20 defa. “Gitmeye her an hazırız” diyor. Dışarıdaki kızakları işaret ederek, her şeylerinin kızaklarda yüklü olduğunu söylüyor. Hakikaten de öyle idi, her şey kızaklarda yüklü ve her an harekete hazır. Erzakları kızaklara yüklenmiş halde duruyor, zaten dışarısı doğal bir buzdolabı, ihtiyaçları olanları kızaklardan alıyorlar ve kullanıyorlar. Göç edecekleri zaman bir tek çum’u söküp kurmak kalıyor geriye… Oysa bizler ne kadar bağımlı yaşıyoruz!
Nenetler’in minimalist yaşamı, egodan kibirden ve hırstan uzak duruşlarından etkilenerek dönüyorum Türkiye’ye...
Dünyanın az kalmış somut olmayan miraslarından olan bu halkı yakından tanımak, onların hayatlarına tanıklık etmek ve yaşamak unutulmaz bir deneyim oldu..
Ahmet Uçal
Nenetler, Turan halklarının Ural kolundadır. Dilleri Ural dilleri içinde sınıflansa da antropolojik olarak Altaylı bir görünüm sergilerler. Nenetler'in, bundan yaklaşık 5 bin yıl önce Fin-Ugor dillerini konuşan halklardan ayrılarak doğuya ve kuzeye göç ettikleri belirtilmektedir. Burada Türkçe ve Altayca konuşan diğer halklarla karışmışlardır. Altaylı görünüşlerinin nedeni de budur. Nenetler, yaşamakta olan Samoyed halklarının en büyüğüdür. Diğer Sibirya halkarının aksine nüfusları artış göstermektedir. Toplam nüfusları 45 bin dolayındadır. Nüfusun büyük çoğunluğu Yamola-Nenets Özerk Orkuğu ve Arhaningelsk Oblastı'na bağlı Nenets Özerk Orkuğu'nda varlığını sürdürmektedir. Bulundukları bölgeler Kuzey Buz Denizine komşudur ve temel geçim kaynakları Ren geyiğidir..


29 Kasım 2019 Cuma

Yakutistan’da 40.000 Yıllık Donmuş Tay Bulundu



Yakutistan’da 40.000 Yıllık Donmuş Tay Bulundu

Bilim insanları, Yakutistan’daki Batagai kraterinde donmuş olarak günümüze kadar ulaşan 40.000 yıllık bir tay buldu.

Yakutistan’da bulunan 40.000 yıllık donmuş at yavrusu.
Araştırmacılar, Batagai çöküntüsündeki donmuş toprağın, tayı mükemmel bir şekilde koruduğunu belirtiyor.
“Tayın cesedi hiçbir zarar görmemiş. Hatta yelesi bile duruyor ve bu durum, bu derece eski bir ceset için oldukça nadir.”
Bilim insanları, tay öldüğünde en az iki aylık olduğunu tahmin ediyor ve omuz boyunun 98 cm olduğunu söylüyor.
Yakutistan’da bulunan 40.000 yıllık donmuş at yavrusunun burnu.
Yakutistan Mamut Müzesi müdürü Semyon Grigoryev, “Bunun, 40.000 ila 30.000 yıl önce Yakutistan’da yaşayan bir tür atın yavrusu olduğunu vurgulamak istiyorum.” diyor.
“Bu ata Lenskaya ya da Lena Atı deniyordu ve genetik olarak bugün Yakutistan’da yaşayan atlardan farklıydı.”
Araştırmacılar çeşitli testler yapabilmek için atın yelesinden, sıvılardan, biyolojik sıvısından ve atın çevresindeki topraktan birer örnek aldılar.
Yakutistan’da bulunan 40.000 yıllık donmuş at yavrusunun toynakları.
Grigoryev, “Tayın diyetini anlamak için bağırsaklarının içeriğini inceleyeceğiz. Daha sonra ise otopsi yapacağız.” diyor.
Yaklaşık 40.000 yıl önce donmuş bu tayın, doğal bir tuzağa düşmüş olması gerektiğini tahmin ediliyor. Keşif gezisinde yer alan uzmanlar, bu tür bir doğal tuzağa girdikten sonra tayın boğulmuş olabileceği bir senaryo yazdılar.
Paleontolojik görevden uluslararası bir Rus-Japon ekibi, Batagai çöküntüsü içinde ve 9-14 Ağustos tarihleri arasında Yakutistan’ın Verkhoyansky bölgesindeki Yunyugen alanında çalıştı.
Yakutistan’da bulunan 40.000 yıllık donmuş at yavrusu.
Bu araştırma grubu, 11 Ağustos’ta tayı keşfettiklerini bildirdi ve 13 Ağustos’ta ise bazı dokuları korunmuş yünlü bir mamut iskeleti bulduklarını açıkladı.

The Siberian Times. 23 Ağustos 2018.

Sibirya’daki Donmuş Mağara Aslanları En Az 30,000 Yıllık Çıktı



Sibirya’daki Donmuş Mağara Aslanları En Az 30,000 Yıllık Çıktı

Yapılan araştırma, Sibirya’da donmuş olarak bulunan nesli tükenmiş iki mağara aslanı yavrusunun en az 30,000 yıllık olduğunu gösterdi.

Uyandina Nehri yakınlarında bulundukları için Uyan ve Dina isimleri verilen iki yavru aslan, öldüklerinde yaklaşık bir haftalıktı. Araştırmacıların makalenin özetinde belirttiklerine göre, bu yavrular muhtemelen mağarada gerçekleşen büyük bir çöküş yüzünden öldü.
Aslanların ezilerek öldüğünü belirten araştırmanın eş yazarı Olga Potapova, bilinen son mağara aslanlarının, Alaska’da yaklaşık 14,000 yıl önce yaşadığını söylüyor. Mağara aslanlarının çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşaması hakkında çok az şey bilinmesi, bu doğal yolla mumyalanmış aslanların önemini oldukça artırıyor. Araştırmacılar bu donmuş mağara aslanlarının, modern aslanlara göre nasıl bir büyüme evresi geçirdiğini karşılaştırabilecek.
Dina’nın bedenine göre daha sağlam olarak günümüze ulaşan Uyan’ın bedeni, yaklaşık 2.8 kilogram ağırlığında. Bu da modern bir aslan yavrusunun ağırlığından yaklaşık 2.1 kilogram daha ağır demek. Potapova, yenidoğan aslanların cinsiyetlerine dair bir belirteç olmadığını, Uyan ve Dina’nın erkek ya da dişi olduklarını bilmediklerini söylüyor.
Potapova’nın belirttiğine göre, Uyan’ın bedeni, 43 cm boyunda, yani yetişkin bir ev kedisi büyüklüğünde. 7 cm uzunluğundaki kuyruğu, vücut uzunluğunun %23’ü kadar. Araştırmacılar, bu kuyruğun, vücut uzunluğunun %60’ı kadar kuyruğa sahip olan modern aslanlara göre önemli derecede küçük olduğunu belirtiyor.
Potapova, Uyan’ın bacaklarının yürümeye yetecek kadar geliştiğini, fakat Dina’nın muhtemelen emeklediğini söylüyor. Uyan aynı zamanda 3 cm uzunluğundak tüylerle kaplı bir kürke sahipti.
Dina ve Uyan’ın henüz göremeyecek kadar küçük olduklarını belirten Potapova, “Dina’nın göz kapakları sıkıca kapalıydı. Uyan’ın ise sol göz kapalıydı, ancak sağ göz kapağı biraz aralıklıydı. Göz kapağının hayvan ölürken zaten açık olup olmadığı ya da daha sonradan açıldığı konusu kesin değil.” diyor.
Modern aslanlar doğduktan iki – üç hafta sonrasna kadar gözlerini açmıyorlar ve açtıktan sonraki bir hafta boyunca da düzgün göremiyorlar. Doalyısıyla Uyan’ın bir haftalık olduğu düşünüldüğünde, muhtemelen ölürken gözlerinin kapalı olduğu tahmin ediliyor.

Mağara aslanı köpek dişleri

Modern aslan yavrularında süt dişleri, yaklaşık 3 haftalıkken çıkar ve yaklaşık 3 aylıkken kalıcı köpek dişleri bunların yerine geçer. Bununla birlikte, Uyan ve Dina’nın bilgisayar tomografisi taramaları, yavrular hala dişsiz olmasına rağmen, süt ve köpek dişlerinin her iki hayvanda da diş etlerinin altında zaten çıkmaya başladığını gösteriyor.
Uyan’ın dişlerinin gelişimi, süt dişlerinin daha erken, muhtemelen 2 ay içinde dökülmesinin muhtemel olduğunu gösteriyor.
Yavrular hâlâ dişsiz oldukları için muhtemelen anne sütü emerek besleniyordu. Uyan’ın karnı boştu, ancak bağırsaklarına yapılan tomografi taraması, yavrunun ölmeden birkaç saat önce süt içtiğini gösterdi.
Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji bölümünden araştırmanın eş yazarı Beth Shapiro, mağara aslanlarının bu şekilde bulunmasını fantastik olarak yorumluyor. Fakat mumyalarının günümüze kadar bu derece iyi korunmasına rağmen, DNA’larının çok kötü durumda olduğunu söylüyor. Güney Kore’den bir bilim ekibinin teklif etmesine rağmen, onları klonlamanın mümkün olmadığını da ekliyor Shapiro.

Paleontolog ve genetik uzmanlarından oluşan uluslararası bir ekip Uyan ve Dina’yı inceliyor. Çalışma henüz hakemli bir dergide yayınlanmadı.



Siberian Times.

Kanada’da 50.000 Yıllık Donmuş Kurt ve Geyik Bulundu



Yukon’da ortaya çıkarılan donmuş kurt yavrusu. Baş, kuyruk, kürk ve derisi ile bir bütün halinde. C: Government of Yukon

Kanada’da 50.000 Yıllık Donmuş Kurt ve Geyik Bulundu

Kanada’nın altınlarıyla ünlü Klondike bölgesinde, altın madencileri tarafından 50.000 yıllık donmuş kurt ve ren geyiği bulundu.

Donarak mumyalanmış iki buzul çağı memelisi (bir kurt yavrusu ve bir ren geyiği) 2016 yılında bölgedeki altın madencileri tarafından keşfedildi ve geçtiğimiz gün Yukon topraklarındaki Dawson’daki bir törenle duyuruldu.
Fosil kayıtlarında kürk, deri ve kas dokularının korunması son derece nadir görülen bir durum, ancak 50.000 yıldan daha eski olan bu örneklerde, bu dokuların her üçü de mevcut.
Donmuş kurt yavrusu, kafası, kuyruğu, patileri, derisi ve tüyleri de dahil olmak üzere vücut bütünlüğünü korur vaziyette bulundu. Ren geyiği yavrusu ise baş, gövde ve iki ön bacağı sağlam olarak kısmen korunmuştu.
Yerel paleontolog Grant Zazula, “Bildiğimiz kadarıyla, bu bulgu, dünyada şimdiye kadar bulunan tek mumyalanmış buz çağı kurdu.” diyor.
Donmuş olarak bulunan Amerikan ren geyiği. C: Government of Yukon
Des Moines Üniversitesi’nde buzul çağı memelileri üzerine çalışan bir etobur morfoloğu olan Julie Meachen, “Grant bana fotoğrafları gönderdiğinde ve katılmamı istediğinde gerçekten çok heyecanlandım.” diyor.
Aynı zamanda donmuş kurt yavrusu üzerinde araştırma yapacak olan Julie Meachen, “Neyle ilişkili olduğunu görmek için mikro DNA testine bakmak ve hala orada bağırsak bakterileri olup olmadığını görmek için Antik DNA testi yapmak istiyoruz.”
Dünyadaki diğer araştırmacılar da bu antik yırtıcı hayvanın ve avının keşfine benzer bir heyecanla tepki gösterdi. Zira, gelecekte, ölüm nedeni, diyet, sağlık, yaş ve genetik gibi faktörlerin araştırılmasını sağlamak için yeterince iyi korunmuşlardı.
Edinburgh Üniversitesi’nden Elsa Panciroli, “Buz çağından kalma kurt kemikleri, Yukon’da nispeten yaygın, ancak deri ve kürküyle birlikte korunan bir hayvan bulmak oldukça istisnai bir durum. Bu bulgu, buz çağı dünyasını gözümüzde canlandırmaya yardımcı olabilecek bir bakış sağlıyor.” diyor.
En az 50.000 yıllık kurt yavrusunun kafası. C: Government of Yukon
Oxford Üniversitesi’nden tarihleme uzmanı Thomas Higham, “Kalıntılar oldukça heyecan verici çünkü on binlerce yıllık bir hayvanla yüz yüze bağlantı kurmamızı sağlıyor ve çok daha yeni gözüküyorlar.” diyor.
Kurt ve ren geyiğinin de, yünlü mamut gibi diğer hayvanlarla birlikte kuru bir tundra doğal ortamda yaşadığına inanılıyor.
Leicester Üniversitesi’nde bir paleobiyolog olan Jan Zalasiewicz, derinin ve kürkün korunmasının, bu hayvanların soğuk bir dönemde yaşadıklarını gösterdiğini söylüyor.
“Daha kuru ve daha kurak bir iklim, derinin ve kürkün korunmasına yardımcı olur ve bu durum, iklim daha da soğuduğunda gerçekleşir. Buradaki önemli nokta, cesetleri bu kurak koşullarda dondurarak kurutmak ve gömmek için bir yol bulmaktır. Kurutmak ve dondurucuya çok hızlı bir şekilde koymak için bir yol bulmanız gerekir.”
Panciroli, “Umarım bu kurt üzerinde yapılacak daha fazla araştırma, şu anda Yukon’da yaşayan kurt popülasyonları hakkında yeni bilgiler sağlayabilecek antik DNA verebilir. Örneğin, nereden geldi ve modern kurtlarla nasıl bir ilişkisi var?” diyor.

The Guardian. 14 Eylül 2018.

Sibirya’da 18.000 Yıllık Donmuş Köpek Bulundu Yapılan DNa testleri bunun bir köpek mi yoksa bir kurt mu olduğunu belirleyemedi. C: Sergey Fedorov



 

Sibirya’da 18.000 Yıllık Donmuş Köpek Bulundu


Sibirya’da buzun içinde donmuş bulunan 18.000 yıllık bir köpek yavrusuna yapılan DNA testi, hayvanın köpek mi kurt mu olduğunu tanımlayamadı.

18.000 yıllık bu köpeğin süt dişleri sapasağlam duruyor. C: Sergey Fedorov
İsveç’teki araştırmacılar, geçtiğimiz yıl yaz aylarında Sibirya’nın donmuş topraklarında antik bir köpeğin inanılmaz fotoğraflarını paylaştı.
Köpek üzerindeki araştırmalardan sonra, tüm dişleriyle birlikte şaşırtıcı derecede iyi korunmuş bu hayvanın, bir köpek mi yoksa kurt mu olduğundan emin olamadılar. Bunun nedeni hayvanın muhtemelen köpeklerin evcilleştiği döneme ait olmasıydı.
18.000 yıllık köpeğe yapılan DNA testleri, bunun kurt mu yoksa köpek mi olduğunu tanımlayamadı. Süt dişleri bile sağlam bir şekilde günümüze ulaşan bu erkek köpek, öldüğünde en fazla iki aylıktı.
Yapılan DNa testleri bunun bir köpek mi yoksa bir kurt mu olduğunu belirleyemedi. C: Sergey Fedorov
Araştırmacılar, genellikle ilk DNA testlerinin hayvanın bir kurt mu yoksa bir köpek mi olduğunu açıkça gösterdiğini söylüyor.
Yavru köpeğin ölümünün nedeni henüz belirlenemedi.
Love Dalén ve meslektaşı Dave Stanton, bunun onaylanmış en eski köpek olabileceğine inanıyor. Eğer bu doğru çıkarsa, kurtların ne zaman evcilleştirildiği hakkında bize bilgi vermek için çok değerli olabilir.
Donmuş olarak bulunan bu köpeğe Dogor ismi verildi. C: Sergey Fedorov
Araştırmacılar bu köpeğe, Yakutça arkadaş anlamına gelen Dogor ismini verdi. Bu isim aynı zamanda İngilizce “Dog or?”, yani “köpek ya da?” anlamına geliyor.
Söz konusu köpek binlerce yıllık olmasına ve açık bir göğüs kafesine sahip olmasına rağmen, araştırmacılar köpeğin sanki yakın zamanda ölmüş gibi gözüktüğünü söylüyor.
“Onu temizlenmeden önce bile inanılmaz derecede iyi korunmuş durumdaydı. Bulduğumuzda kaç yaşında olduğunu bilmiyorduk. Donmuş toprakta bulunduğunu söylediler, ancak orada sadece birkaç yüz yaşında, hatta birkaç on yıl içinde donmuş şeyler oluyor.”
Günümüze kadar sapasağlam ulaşan köpek.
“Heyecanlandık ama radyokarbon tarihleri çıkana kadar şüpheyle yaklaştık. Açıkçası, sonuçların 18.000 yıl çıktığı zaman her şey değişti. Bu sonucu almamız çok şaşırtıcıydı. 18.000 yıl öncesi, hem kurtlarla hem de köpeklerle genetik olarak pek çok şey olduğunu düşündüğümüz ilginç bir dönem.”
“Bu hayvanı modern bir kurttan, Buz Devri kurtundan veya bir köpekten ayıramıyoruz. Bunu söylemenin zor olmasının nedeni, bunun genetik olarak farklılaşma zamanında yaşamış olması. Bu yüzden çok erken modern bir kurt veya çok erken bir köpek ya da geç dönem Pleistosen kurdu olabilir.”

Siberian Times. Unilad. 25 Kasım 2019.